Kuaför faciası sonrası bir miktar ağlamıştım. Soğan kabuğu rengi saçlarım vardı. Ben saçlarımı sadece hafif açtırmak istemiştim. İnsan kahverenginin tonları ile soğan kabuğunu nasıl karıştırılabilir? diye düşünürken, saç rengimi biraz açmak istememden kaynaklı olduğunu öğrendim.
Hyung, boyanın içine koyduğu bir kimyasalın saçımın rengini bu hale getirdiğini söyleyince, karışan şeyin boya olmadığı ortaya çıkmıştı. Saç rengini açan o kimyasal resmen benim saçımın rengini değiştirtmişti. O yüzden bir süre bu saç rengi ile gezecektim. Aslında kel kalmadığıma şükretmeliydim. Günün böyle kötü biteceğini biliyordum. Felix çok yakıştığını söylese de hayatımda ilk defa denediğim renge alışmam mümkün değildi. İlk iş günüm için kötü bir başlangıç yapacaktım.
Akşam yediğim ramen ile karnımı doyurmuş ve sabah erken kalkacağım için akşamdan kahvaltılık bir şeyler ayarlamıştım. Güzelce banyo yapmış cilt bakımlarımı yapmıştım. Ellerim bulaşık yıkamaktan tahriş olmuştu. Bunların düzelmesi biraz zaman alcaktı. Vücudumda bir yerlerin hasar görmesini sevmiyordum ama çalışırken bazı şeyleri engelleyemiyorduk. Zaten uykusuz olduğum için erkenden yatağa girdim.
"Umarım yarın iyi bir gün olur."
Sabah heyecandan alarmdan bir saat erken kalkmıştım. Uykum yoktu, bu yüzden vaktimi hazırlanmak için harcamaya karar verdim. Saçlarımı güzelce şekillendirdim yüzüme hafif makyaj yaptım. Felix'in özellikle giymemi istediği takımı giydim belimi fazlaca ortaya çıkarmıştı. Bu tarz kıyafetlere alışmam lazımdı. Neyse ki ilk gün otobüse binmeyecektim, diğer günler kıyafetlerimi şirketin nabzına göre ayarlardım. Hazırlanmış Felix'i bekliyordum. Şirketle ilgili haberleri okurken Felix'ten gelen, 'aşağıdayım' mesajı ile evden çıktım.
"Günaydın Ji bebeğim."
"Günaydın Lixie."
"Dün boşuna ağladın, şu an efsane görünüyorsun!"
"Of bilmiyorum ki çok farklı hissediyorum kendimi, sanırım bir süre aşılamayacağım."
"Bebeğim rahat ol. Lütfen bana özgür ruhlu Han Jisung'u gönder."
"Biliyorsun onu, üniversitenin ilk döneminin sonunda kaybettik."
"Hala şu olay mı? Bebeğim o olayı aşman lazım kaç yıl oldu."
"Ben artık alkol kullanmıyorum sence aşmam mümkün mü?"
"Ama artık hayatına bakman lazım. Bu şekilde nereye kadar devam edeceksin?"
"Bilmem beni kabuğundam çıkmaya tamamen ikna edebilecek biri karşıma çıkana kadar sanırım."
"Umarım çok yakında çıkar, eski neşeli Hanjimi çok özledim."
"Bu Hanjiyi sevmiyor musun?"
"Seviyorum ama ikisi yarışsa diğeri kazanır."
"Pislik ben senin her halini seviyordum halbuki."
"Ji bebeğim bende senin her halini seviyorum sadece neşeli Hanji gelir diye öyle dedim" suratımı asıp Felix'in kıvranmasının biraz daha tadını çıkarmaya karar verdim. "Gerçekten bak her halini seviyorum işte neşelen diye şey ettim"
"Ney ettin şapşal?" diyerek gülümsedim.
"Of salak ya ilk iş gününde senin moralini bozduğum için ne kadar üzüldüm."
"İyiyim merak etme sadece sana takılmak istedim."
Öyle konuşurken şirkete gelmiştik. Felix arabasını otoparka park ettikten sonra arabadan inip, içeri girmiş güvenlikten geçip asansörlerin önüne gelmiştik. Bana verdikleri geçici kimlik ile kapılardan gemiştim. Şirket çok büyüktü. bugün anladım ki, bir yıl boyunca restoran çalıştıktan sonra burada tek başıma uyum sağlamam çok zordu. Asansör gelmişti ve biz bindikten sonra tam kapı kapanacakken bir el engel olmuştu. İçeriye giren yakışıklı adam ile şaşırmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Graduation Speech/Minsung
Fanfiction"Özellikle işsiz misiniz vizyonsuz musunuz yoksa beyinsiz misiniz diyerek gayet yüksek puanlarla mimarlık bölümünü kazanan bizleri her ders ezikleyen Minho hocaya asla teşekkür etmiyorum." "Son olarak gerekli gereksiz her şeye para harcayan ama bize...