Gerçekten mezarlıkta sakız çiğnememiş, kilise duvarına işememiştim. Felix'e 28 oldu demiştim ama kendi kendime bahtsız bedevi demem 40 olmuştu. Şu an, Seol sokaklarında karşıma kutup ayısı çıksa şaşırmazdım. Neden mi, bu kadar şanssızım diye sızlanıyordum? Sabah 6.00 da otobüste günün en erken çalışan kitlelerinden biri olan fabrika çalışanları ve bir de ben vardım. Hepimiz emekçiydik. 1 Mayıs emekçi bayramında çalışan emekçilerdik!
Ben oturacak yer bulamayıp sarıldığım direkle bütünleşerek yoluma giderken, Bay Lee'nin evi ve benim evim arasındaki mesafenin uzaklığına ayrıca üzülüyordum. Bir de zengin semtinin caddelerine otobüs girmiyordu. Fakirliğin tek güzel yani araba geçmez dediğin izbe, dar sokaklarımızdan bile otobüs geçiyordu. Hıh zenginler bilmez tabi bu lüksü(!).
En sonunda otobüsten inmiş yürümeye başlamıştım. 10 dakika yürüdükten sonra adrese ulaşmıştım. Saate baktığımda saat 6.45 ti. İçeri girip kahvaltı hazırlamak için sadece yarım saatim vardı. Güvenliğe kartımı gösterip villaların olduğu özel siteye girmiştim. Bay Lee'nin kapısına gelip önce ilk kapıdaki kiliti, anahtar ile açıp ikinci kapının şifresini girmiştim. Ev oldukça sessizdi. Mutfağa geçip kahvaltı listesini almıştım. Iyy bu ne böyle ya çiğ sebze suyumu içilir. Neyse beni ilgilendirmez diyerek sebzeleri katı meyve sıkacağına atmış ve sıkmıştım.
Yumurtayı, pirinç lapasını istediği gibi yapmıştım. Ayrıca emekleri kızartmış özel yosun çorbasını hazırlamıştım. Neyse ki restoranda çalıştığım için yemek konusunda oldukça iyi ve hızlıydım. Saat 7.15 açılan kapı sesi ile masayı hazırlamış geri çekilmiştim. Bay Lee koşudan geldiği her halinden belli tarzı ile lavaboya geçmiş, ellerini yıkamış ve oturmuştu. Sana da günaydın kaba insan!
Bay Lee kahvaltısını yapmaya başlayınca afiyet olsun demiş, üst kata ne giyeceğini hazırlamaya gitmiştim. Saat 7.30'da duş alıp giyindiği için kıyafetleri zamanında hazır olmalıymış. Burada işim bittikten sonra salona geçmiş çantamı almış ve çıkmıştım. Masayı temizliğe gelen kişi topladığı için o kısım benim işlerime dahil değildi. 7.45 te şirkete gelmiştim. Kendime bir kahve almış sabah yaptığım sandviçimi yiyordum. Kahvaltımı yaptıktan sonra Bay Lee'nin kahvesini hazırladım. 7.56 da odasına girip kahvesini bıraktım. Günün programını açtım ve Bay Lee'nin gelmesini bekledim.
Saat tam 8.00 de sensörlü kapım açıldı. Bir mahremiyet alanım bile yoktu, yazık bana. Her neyse Bay Lee'yi görmem ile selam verdim. Yine sadece baktı ve geçti. Ne yaptıysam amk sanki tavuğuna kışt dedim.
8.05'te odasının kapısını çaldım storları kapalı olduğu için içeriyi göremiyordum. "Gir" komutu ile içeri girdim.
"Bay Lee bugün saat 10.00 Seul belediyesinin istediği, opera ve tiyatro salonu için bir toplantınız var. Öğleden sonra ise Bay Chun ile toplantınız var. Otelleri ile ilgili bir konuda sizin mimari görüşünüzü almak istiyormuş. Randevu geçen hafta oluşturulmuş."
"Tamam. Belediyeden yetkililerle olan görüşme nerede olacak?"
"Şirkette toplantı salonunda olacak toplantıya Bay Bang da katılacak."
"İki saat içinde bana başka şehirlerde dikkat çeken opera ve tiyatro binalarını listele!"
"Peki efendim" selam verip tam çıkacakken Bay Lee tekrar konuştu.
"Neden diye sormayacak mısın?"
"Neyi?"
"Bir mimarın diğer eserleri inceleyerek iş yapmasını?"
"Yani sizin tercihiniz açıkcası ilgilenmiyorum."
"Patronuna karşı fazla kaba değil misin!"
"Ne yapayım Bay Lee? Ne diyorsanız ya da ne yazıyorsa onu yapıyorum. Yani sizi rahatsız edecek tek bir faaliyetim yok!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Graduation Speech/Minsung
Fanfiction"Özellikle işsiz misiniz vizyonsuz musunuz yoksa beyinsiz misiniz diyerek gayet yüksek puanlarla mimarlık bölümünü kazanan bizleri her ders ezikleyen Minho hocaya asla teşekkür etmiyorum." "Son olarak gerekli gereksiz her şeye para harcayan ama bize...