RENJUN'UN TIP OYUNU

61 7 4
                                    

Bu hayatta hepimizin yapabildiği ve yapamadığı şeyler vardır. Bunlar bizim tercihlerimize bağlı değildir ve daha çok yetilerimize bağlıdır. Mesela Jeno'yu boksta bu kadar iyi yapan şey yetileriydi aynı şekilde iki sene sınıf tekrarı yapmasına neden olan şey de yine matematikteki yetisizliğiydi. Jeno'nun kötü akademik durumu bir yana, dediğim gibi bu durum şeçimlerle alakalı değildi.

Ha bir de yaptıklarımız ve yapmadıklarımız vardır ve işte bunlar bize bağlıdır. Elinde güç olmasına rağmen o eylemi hayata geçirip geçirmemek senin elindedir. Bilirsiniz bir şeyi yapabilecek olmak o şeyi yapmayı gerektirmediği gibi bir şeyi daha önce yapmadın diye hiç yapmayacaksın demek de değildir.

Atina Lisesinin gelmiş geçmiş en vurdumduymaz adamı Huang Renjun konuşmuyor. Dikkat edin konuşamıyor demedim çünkü bu durumu kasıtlı.

Yani anlayacağınız Renjun'un konuşamadığı falan yok, sessizliği bir zorunluk değil tercih.

Nereden mi biliyorum? Kusura bakmayın ama bu bir sır, eğer bir gün yeri ve zamanı gelir de yüce Huang bunu bilmenizi uygun görürse işte o zaman içini dışını öğrenirsiniz bu olayın. Neyse ne diyorduk ha! Renjun.

Küçük figürüyle kapağı kıyık dolapta bulduğu ıvır zıvırları elindeki koliye istiflerken dediğim gibi sesi soluğu çıkmıyor. Arada bir şenlik olsun diye açtığım şarkıya uyumlu kafa hareketleri yapsa da bunun ilerisine gitmiyor. Açıkçası kendini nasıl tutuyor da arkada bas bas ring ding dong çalarken mırıldanmıyor hiç bilmiyorum.
Kendince çevirdiği bu tıp oyununun bana uygun olmadığını sadece burdan bile anlayabilirsiniz aslında.

Üstüne çıktığım sandalyeden parmak uçlarıma çıksam dahi yetişemediğim kağıt parçasıyla daha fazla uğraşmadan indim çıktığım yerden.
"Uzun birilerini bulup geliyorum"
Umrunda olmadığını bilsem de Renjun'a yönelik mırıldanıp seri adımlarla Markla paylaştığımız odadan çıktım. Bugünün haftasonu olmasından kaynaklı yurdun çoğu boş olduğundan bir iki odaya girdiysem de hiçkimse yoktu.
Merdiven çıkmak gücüme gitse de en sonunda hiç arkadaşı olmadığından ve biraz da yurtta kalıp inekleyeceğini bildiğimden Heesung'ı bulmaya karar verdim. İlk başta çalışma odasına bir göz attım ama orda değildi bu yüzden Jeno'yla paylaştıkları odaya çıktım.

Kibarlık buralarda işleyen bir politika olmadığından çat kapı odaya daldığımda birçok şey görebilirdim. Heesung duştan çıktığından yarıçıplak, üstünü değişiyor veya her erkeğin yerine getirdiği rutinlerden birinin ortasında olabilirdi.
İçinde binbir tuhaflık bulunan sayısız kombinasyon sayabilirdim size ve emin olun hiçbiri beni Jeno'nun yatağına oturmuş Heesung'la konuşan Mark kadar şaşırtamazdı.

Odaya dalmamla ikilinin dikkati bana kaydı ama dediğim gibi bu beklenmedik sahne karşısında biraz duraksamıştım. İkiliden tuhaf bakışlarımı esirgemedim yine de konu hakkında bir şey sormadım.
"Hee odadaki posterleri söküyorduk da bir el atsan ya yukardakiler kaldı hep"
Heesung kafasını sallayıp ayaklanınca Mark da peşimize takıldı hep beraber odaya girdiğimizde ortam bir tuhaf olmuştu.

Renjun zaten konuşmuyordu ama diğer ikili de saf saf etrafa bakınca kenara çektiğim sandalyeyi duvara yasladım.
Heesung sandalyeye çıkınca posterlere bakındı
"Bunları mı çıkaracağım?"
Kaldırdığı kaşlarıyla bana döndü
Neden şaşırdığını anlamak zor olmadı posterler Beomgyu'nundu ve eşyalarını gözü gibi koruyan beomgyu için posterlerinin yeri ayrıydı
"Evet, sök hepsini kalmasın hiçbiri"
Kendimden emin çıkan sesimle Heesung ilk posteri çekip aldı.

Çift taraflı bant duvarı söküp yerinden ayrıldığında içimde bir serinlik hissettim.
Sonra ikincisi, üçüncü ve en sonunda tüm posterler duvarı çıplak bırakarak karton kutudaki yerlerini bulduklarında Mark yatağına oturmuş şimdi yer yer soyulmuş ve bembeyaz duran duvarları izliyordu.

Sahnenin Arkasındakiler \\ MarkHyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin