Gecenin bir saati uyanmama sebep olan sesle gözlerimi araladım. Birkaç saniye boş boş karanlık odanın içinde gezdirdiğim gözlerim çaprazımdaki yatağa denk geldiğinde doğrulup ayaklarımı sarkıttığım yataktan kalktım.
Çıplak ayaklarım soğuk parkeye yapışınca irkilsem de bir iki adıma kalmadan bu hisse alıştım.
Bir zamanlar benim olan yatağın önünde durdum ve birkaç saniye bir şey yapmadan yatakta sere serpe uyuyan Mark'ı izledim.Aralık dudakları arasından çıkan sesli homurtular huzurlu ifadesine rağmen kafasına yastık basmak istememe sebep olurken uzanıp omzunu dürttüm.
Oldukça hafif dürtmüş olmama rağmen yerinden sıçrar gibi uyandığında açık tutmakta zorlandığı harelerini bana yöneltti."Horluyorsun, odada sesinden durulmuyor"
Asabi bir ses tonu çıkarmak istediysem de sesim yeni uyanmanın getirisiyle fazlasıyla kısık çıktığında Mark ayılmak için omzuna yasladığı yüzünü oradan kaldırıp doğruldu.
"Horluyor muyum?"
Onun da kısık çıkan sesi fısıldayarak konuşuyormuşuz hissi yarattığından kafamı sallayarak onayladım onu.
Omzu üstünden kalktığı yere baktı
"Yastıklar çok alçak ondan galiba"
Beklediğimin aksine mahcup çıkan sesi onu uyandırdığım için suçluluk duymama sebep olsa da onun da beni uyandırdığı gerçeği asabiyetimi ayakta tuttu."Onu bunu bilmem, yastıkların alçak olması da benim problemim değil ne yapıyorsan sessiz yapacaksın bu odadaki tek kişi sen değilsin"
Ellerimi belime koyup bölünen uykumun intikamını almak istercesine dik dik baktım suratına.
Yüzünde yan bir sırıtış oluştu.
"Peki senin uyuyamamanın benim problemim olduğu fikrine nerden kapıldın?"
Ukala cevabı zaten sıkkın olan canımı iyice sıktı
"Sen, ben uyanıkken seni uyutacağım fikrine nereden kapıldıysan oradan"
Meydan okuyan tavırlarımla yüzündeki ciddiyetsiz ifade silindi.İçten içe ha şöyle adam ol demek istediysem de bu yaptığım çözümü geciktirirdi ve ben bir an önce uykuya dönmek için yanan gözlerimin sesini dinleyip sessizliğimi sürdürdüm. Marksa birkaç saniye tepesinde dikilen bana baktıktan sonra sanki kafasında bir şeyleri tartarmış gibi kafasını omzuna eğdi.
"Gel buraya"
Yatakta yanını işaret ettiği eline boş boş baktım
Gece gece benimle taşak geçiyordu herhalde.
Uyku sersemi haliyle saçmaladığına verdiğimden avel avel yüzüne bakarken uzanıp kolumdan tuttu. Ne yapmaya çalıştığını anlamadığım o saniyelerde kendimi Mark'ın altında buldum.
Daha tepki vermeme kalmadan araladığı bacaklarıyla bacaklarımı kıstırdı.
"Ne yapıyorsun Mark! Çekilsene üstümden"
Bağırdığım için gözlerini kısarak yüzüme baksa da altında ezilmemi umursamadan kafasını karnıma koydu.
"Problemimizi çözüyorum"
Sakince söylenip yerine yerleşmek istercesine kıpırdandı.
"Saçmalama, oradan bakınca yastık gibi mi duruyorum!'
Zıvanadan çıkmama saniyeler kalmışken Mark daha fazla bağırmamı istemediğini elini ağzıma bastırıp sesimi keserek gösterdi.
"Gece gece ses çıkarıyorsun diye başımın etini yedin ama kendin susmak bilmiyorsun."Ağzımdaki elini ısırıp kurtulmaya çalıştıysam da elini çekmedi. Belki iğrenen tiplerdendir diye elini yaladığımda bu hareketimle kafasını kaldırdı.
O zamana kadar karanlıkta seçemediğim gözlerindeki parıltıyı o saniye üstümde hissederken nefesini yüzüme üfledi.
"Yerinde olsam şansımı zorlamazdım Donghyuck"
İlk defa duyduğum kalın sesi fısıldamış olmasına rağmen tüylerimi ürpertti. Debelenmelerim o saniye dururken Mark elini ağzımdan çekmeden gece boyu susmama yetecek o cümleyi kurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahnenin Arkasındakiler \\ MarkHyuck
FanfictionTüm hakları yatağımın altındaki canavarda saklıdır.