BİR AY

61 8 16
                                    

Merhabalar ben geldim.
Yarın kişilik kuramları sınavım var ve Jung'la Freud kafamda halay çekiyor ama bakın size bölüm yazdım yanii
Allah rızası için yorum.
Kurban oluyum yorum.
Lütfen yorum.
.
.
.
Sakince aralayıp ardımdan kapattığım kapıyla koridorun uğultusu boğuklaştı.

Ayakkabılarımı çıkarıp kenara koydum tek omzumda asılı duran çantayı da sandalyeye bıraktım.

Kıyafet dolabımı açtığım sırada üstümdeki kapüşonluyu çekiştirdim, canım acıyınca çıkaramayacağımı anlayıp bıraktım. Onun yerine pantolonumu rahat bir pijamayla değiştirdim.
Arkamı döndüğümde Mark yatağına uzanmış beni izliyordu

"Uyanık mıydın ses etmeyince uyudun sandım"

Bir şey demeden yatakta yanını patpatladı

"Yemeğe indin mi? Sanırım önemli biri falan gelmiş Jeno kırk yılın başı yenilebilir bir şeyler yaptıklarını söyledi"

Mark uzandığı yerde omuz silkti pek keyfi yok gibiydi ama üstünde durmadım zira ben de en iyi günümü yaşıyor değildim.

"Bu arada bunu senden aldım yıkayınca veririm"

Mark üstüme birkaç beden büyük gelen sweatshirte baktı ama aklı pek orda değilmiş gibiydi

"Yakışmış sende kalsın"

"Gerek yok dediğim gibi yıkayınca veririm"

"Gelsene"

Bir kez daha yanını pat patladı, başımda ince sızılar geziyordu bilirsiniz gün boyu koşuşturunca insan yorgun düşüyordu biraz uzanmaktan zarar gelmezdi

Pıtı pıtı yanına varıp yatağa uzandım Mark anında kafasını göğsüme koydu, sessizliği tuhafıma gidiyordu ama yorgunluğuna verdim zaten biraz da uykulu duruyordu.

Düşündüğüm gibi oldu birkaç dakikaya uyuya kaldı aramızda kalan kolumu hareket ettirmedim zaten oynatınca ağrıyordu onun yerine boştaki elimle saçlarını oynadım.

Her baktığımda içimi gıcıklayan sarı saçları parmaklarım arasından akıp gitti.

Mark huzursuzdu.

Uykusunda bile bunu anlayabilmek beni şaşırtıyordu.

Yanımda öylece uzanıp sıcaklığıma sokulan Mark, ilk gün dayılandığım, zayıf görüp ezmek istediğim o oğlan değildi.

Daha yurda girdiğim gibi Jeno tutmuştu beni. Günü hakkında alakalı alakasız konuşmuş ve her boşlukta anlamlı anlamlı bakmıştı bana.

Çünkü buradaki herkes gibi Jeno da bir bakışta anlardı. Aynı onun beni anladığı gibi ben de onu anladım.

Bir şeyler dememi beklediğini biliyordum ama bilmezden geldim ne dediyse 'aaa öyle mi?' deyip geçiştirdim.

Jeno'yla aynı konuşmanın üç benzer  versiyonunu yaptık her defasında geçiştirmem ve konuyu kapatıp bir şey de söylememle Jeno gitmeme izin verdi

Yüzünde saklamakla zahmete girmediği bir gülümsemeyle baktı bana, umursamadım.

Mark geleli tam bir ay olmuştu.

Bir ay önce Heesung'ın da dediği gibi üçüncü kattan Minho'yu dört gün önce müdürün odasından çıkarken görmüştüm peşinden sürüklediği valiziyle arkadaşlarıyla vedalaşmış ve kapıyı çekip gitmişti.

Dolayısıyla Mark'ın burda, yatağımda yatıp horultusuyla uykularımı mahvetmesi için bir sebep de kalmamıştı.

Öyleyse kıçına tekmeyi basmalı ve üst kattaki odaya taşınmasını söylemeliydim.

Sahnenin Arkasındakiler \\ MarkHyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin