Jeno Terry'den yediği yumrukla savruldu.
O esnada kollarımı beline sarıp kafamı da omzuna koyduğum Renjun'un küçük bedeni irkildi.
Jeno dudağından süzülen kana aldırmadı o sırada ringin dışından el hareketleriyle taktik veren Gestapo'ya baktı kısaca.
Bu defa atak yapan Jeno olurken huzursuzca kıpırdandım ve biraz daha öne gidip ağırlığımı Renjun'a verdim.
Arkamdaki hanzo habire dayayıp duruyordu. Fark etmediğimi falan sanması imkansızdı yine de omzumun üstünden ters ters baktım ona.
Yavşak herif gevrek gevrek gülüp göz kırptı.
Karaoğlan her ne kadar kurallara uyan ve buralarda bulabileceğiniz en yasal mekanlardan biri de olsa bu tarz olaylar yaşanırdı.
Kavga çıkmasın diye bir şey demeden göz devirip önüme döndüm.
Koç sezai mendil olayından sonra beni mimlemişti dolayısıyla sıkıntı çıkarmam hoş olmazdı.
Kalabalıkta ilerlemek mümkün olmadığından olduğumuz yerde duruyorduk. Normalde Hee en öne geçmenin bir yolunu bulur bizi de kalabalığın arasında tost ettirmezdi ama nedense bugün pek keyfi yoktu. Arka alanda telefon oynuyordu.
Ben de tutunacak tek dalım olan Renjun'a yapışmış etrafımızı çeviren ter kokusundan kaçmak namına burnumu omzuna dayamıştım.
Beyaz sabun ve ev gibi kokuyordu. Bilirsiniz hani evlerin insanın üzerine sinen kendilerine özgü kokuları olurdu ya işte tam da öyle kokuyordu.
Jeno Terry'ye gardının arasından birkaç yumruk geçirdi sonra boş bulduğu bir an ağzındaki kanı kenara tükürdü.
Heyecanla bir sonraki hamleyi beklerken arkamdaki adam bu defa sırtıma dayadığı yetmezmiş gibi omzumu dürttü.
Bir kez dürttü, iki kez dürttü, üçüncüde de dönmeyince o aşağılık kafasını kulağıma eğdi.
"Sen şu geçen günkü çocuksun"
Hareket etmedim ya da bir şey demedim yüz verince daha da arsızlaşırlardı ama herifin geri durmaya da niyeti yoktu
Bu defa eli kalçamı kavradığında istemesem bile doğrulup Renjun'a sardığım kollarımı çözdüm.
Elini bileğinden tutup kendimden uzaklaştırdım
"Zoru oynuyorsun ha?"
Yüzünde sadece önünde nefes almamdan bile etkilendiğini belli eden o biçim bir ifade vardı. Ağzımı açıp kendimi yormadım.
Onun yerine orta parmağım bu işi gördü. Görüş açısına soktuğum parmağıma baktı ben de gözlerinin içine bir kez daha ters ters bakıp önüme döndüm.
Tekrar maça odaklandığımda bu defa sadece Renjun'un omzuna kolumu koymuş kendiminkini olmasa da onun arkasını kolluyordum.
1.round böyle böyle biterken Renjun tuvalete gitmek için yanımdan ayrılınca kalabalığın içinde yalnız kaldım.
Sizin de tahmin edeceğiniz gibi arkamdaki fırsatçı da bu durumu değerlendirip araya girdi.
Kafamda sivrisinek vızıldıyormuşçasına herifi tınmadan önüme baktım ama adamın eli kolu rahat durmuyordu.
"Kime oynadın bahsini?"
Kafamı çevirip o aptal ifadesini izledim. Yüz bulduğundan sırıtıp
"Terry"
dedi, eli yüzü kan içinde kalan Terry'ye bakıp bu defa ben sırıttım
"Sence yenecek mi?"
"Sanmam şu esmer çocuk sağlam çıktı"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahnenin Arkasındakiler \\ MarkHyuck
FanfictionTüm hakları yatağımın altındaki canavarda saklıdır.