PARA BABASI

49 7 0
                                    

Sabahın erken saatinde kalkıp üstünde Atina Lisesi'nin amblemi nakışlı formamı bedenime geçirirken hayatın anlamını sorgulamadan edemedim.

Daha sonra ayaklarımı sürüyerek kahvaltıya inip kendimi zorlayarak üç beş lokma bir şey yiyip çabucak kalktım. Bunun gibi beynimi kullanmaya karar verip hayatın anlamını falan sorguladığım günlerde bir şeyler yemek hep ekstra zor gelir bana. O yüzden midir bilmem beynimi kullanmayı da pek sevmem. 

Kahvaltı niyetine yediklerimden sonra odaya geri çıkıp çantamı ve diğer eşyalarımı toparladım. Her şeyim hazır olduğunda daha yatağından kalkmamış Mark'a baktım çıkmadan. Açıkçası onu daha bir gün bile saatinde okula giderken görmedim. Öyle ki bir sabah bile okula gitmeden denk gelmedik. Biz yurtlulara aslan kesilen yönetim onu ne diye hala okulda tutuyor anlamış da değilim ama konu hakkında daha fazla düşünmedim belli ki adam daha bu yaşında para babasıydı. 

Kurallar para babalarını bağlamazdı. 

Bu yüzden daha fazla zaman kaybetmeden yola koyuldum malum züğürt yetimin tekiydim ve kurallar en sıkı bana geçiyordu. 

 Birkaç adıma kalmadan üstüme atlayan Jeno ile tökezlesem de dengemi toplamasını bildim.

"Ulan hayvan herif abanmasana üstüme on kilo mu sanıyorsun kendini?"

"Seksen kez bağırdım adını ama aklın nerelerdeyse duymadın?"

Omuz silkip kolundan kurtulmaya çalıştım ama sadece çabamla kaldım

"Oyalama beni geç kalıyorum"

"Dur bakalım küçük asi, öyle kaçmak yok hemen"

Tek omzuna attığı çantası ve üstten üç düğmesini açık bıraktığı beyaz gömleğiyle okul zorbalarına benzeyen Jeno kontrolü altına aldığı bedenimi çıkışa yönlendirdi.

"Geçen günkü asiliğin bana pahalıya patladı Gestapo idmanları iki katına çıkardı bir de artık seninle görüşmüyoruz haberin olsun."

Zorla attığım adımlarla yurttan çıktık. Jeno ile farklı okullara gitsek de bir yere kadar aynı yolu kullanıyorduk bu yüzden direnmeyi bıraktım.

"Sadede gel, yine ne isteyeceksin benden."

"Aaa Hyuck ben öyle biri miyim?"

"Sonuç olarak ne istiyorsun?"

Dediğini duymazdan gelmeme takılmadı, Jenoydu bu öyle şeyleri yoktu onun.

"İdmanlar yoğunlaştığından üç gün işe gidemeyeceğim anlayacağın yerime birini bulmam gerekiyor."

Derin bir iç çekip zorlanacağımı bilsem dahi kafa salladım.

"Saatleri yazarsın."

"Aslan parçası beee!"

Jeno kontrolsüz kullandığı gücüyle sırtıma bir tane geçirdi. Elinin ayasının sırtıma yapıştığını hissedince öne doğru bükülsem de yine kaba kuvvet uygulayarak doğrulttu.

"O değil de çok iyi göt ettin Beomgyu denen o yavşak herifi, sen gidince bak böyle kaldı.."

Yolun ortasında durup buruşturduğu yüzüyle çirkinlik abidesine dönen Jeno'ya bakıp küçük bir kahkaha kaçırdım dudaklarımdan. Normalde olsa gülünecek iş değildi ya Jeno bir yolunu buluyordu işte.

"Tam anlamıyla sik gibi kaldı salonun ortasında keşke görseydin o halini kızardı bozardı kızardı sonra bir daha bozardı en son da çöktü yere hüngür hüngür ağladı puşt."

Son dedikleriyle yüzüm ister istemez düşünce Jeno sezdi durumu, andaval herifin tekiydi ama zeki olmasına zekiydi de.

"Hiç sallama suratını daha kötülerini de hak ediyordu ya neyse. "

Biraz bekledi ama bir tepki vermeyeceğimi anlayınca devam etti

"Neyse boş versene o herifi, senin şu yeni elemanla nasıl gidiyor arıza çıkarıyor mu?"

Aniden konu değiştirmesiyle dikkatim dağıldı.

"Kim Mark mı?"

"O ya tabii başka yeni mi var sanki?"

"Bilmem?"

"Ne demek bilmem aynı odada kalmıyor musunuz bir de üstüne starda da görüyoruz herifi belli ki ibnenin teki"

İbne derken sanki yüzde yüz anladığımdan emin olmak istermiş gibi eliyle tuhaf tuhaf hareketler yaptığında hızına yetişmekte zorlardım.

Biliyorum biliyorum Jeno tuhaf bir vaka ama bilirsiniz alışınca o kadar da garipsemiyorsunuz.

En sonunda el hareketi niteliğindeki saçmalıklarına son verdiğinde tekrardan konuşmaya devam etti.

"İbne demişken rahatsız falan etmiyor değil mi?"

Cevap vermekte birkaç saniye geciktiğimde Jeno karşı kaldırımda bize doğru gelen Renjun'u gördü. Anında sorusunu unutup Renjun'a dün başımıza gelenleri öterken çoktan arkalarında kalmıştım bile.

Jeno'nun gürültüsü uzaklaşınca sonunda düşünebilmek için birkaç saniyem oldu. Ve o an aklıma dank etti.

 Jeno haklıydı Mark'ı birden fazla kez starringde görmüştüm. 

Jeno gerilerinde kaldığımdan bana bağırdığında tekrardan adımlamaya başladım.

Öyleyse Atina Lisesi'nin yeni gözdesi Mark Lee gey miydi?"
.
.
.

"Sıraya geçin hanımlaar!"
Koç Kim'in spor salonunda yankılanan sesiyle herkes tek sıra halinde dizildi.
"Voleybol takımı ayrı sıra yapsın!"
Sıradan çıkıp yan taraftaki kalabalığa katıldığımda Koç Kim takımın diğer üyelerini çağırması için birini yolladı.
Çok geçmeden takım tamamlandığında sınıfın geri kalanını serbest bıraktı Koç. Sanırım bir iki sınıfın da dersi boştu bu yüzden salon normalden daha sesliydi.
Tirübinlerde oturup dedikodu yapan kız kümelerinden dizlerine koydukları kitaplarıyla test çözen tayfaya kadar herkes burdaydı aksi taktirde Koç Kim'im küplere bineceğini hepimiz biliyorduk.
Beş dakikaya kalmadan ısınmaya başladık.
Koca bir halka şeklinde koşarken tam arkamda koşan Jaemin iki kez çelme takma girişimide bulunsa dahi düşmemem üzerine sinirlerdi ve hızını artırıp önüme geçerken mırıldandı
"İbne"
Diğer taraftan Jihoon bu dediğine güldü. Umursamadım zaten hep böyleydiler, düşmediğimi kâr sayıp koşmaya devam ettim.
Isınma hareketlerine geçtiğimizde birkaç kez daha yoluma taş koymaya çalıştılarsa da başarılı olamadılar. İyi günümde falan olduğumu düşündüm.
Ama asıl ikiye bölünüp maç yapmaya başladığımızda oldu ne olduysa.
Bu daracık spor salonunda Atina Lise'nin duvarlarına sığmayacak bir an yaşandı.
Bir saniyelik refleksle yaptığım şaşırtmayla topu filenin ardındaki Jaemin'in tam önüne bıraktım.
Hiçkimse benden böyle bir hareket beklemiyordu.
Öyle ki sağımda duran Chenle atağa geçmek için sıçramış ama önünde olması gereken topu aynı Jaemin gibi karşı tarafta bulmuştu.
Sonuç olarak Koç Jaemin'e uyumaması gerektiğini söyledi. O daha aldığı bozgunu kabullenemeden bahsettiğim o olay gerçekleşti.
Koç Kim herzaman yaptığı gibi Jaemin'in hatası üzerinde pek durmadan bana döndü.
O an kendimi havadan sudan yiyeceğim azar için hazırlarken Koç
"Aferin Donghyuck işte böyle hızlı kararlar sayı getirir" dedi.
Tıklım tıklım olan spor salonu o an için sessizleşti, kimse Koç kim'in benim hakkımda olumlu konuştuğuna şahit olmamıştı daha önce.
Koçun her oyuncusu için iyi konuşması bir zorunluluk olmasa da durum ben kaptan olunca ekstra dikkat çekiyordu.
Çok geçmeden maça döndük, biz maça devam ederken tenefüs oldu. Spor salonundakiler bahçeye çıkarken biz maça devam ettik. Öğle arası olduğundan acıktığımı hissetsem de koç maç bitmeden bizi salmazdı. Öyle de oldu.
Öğle aramızdan on beş dakika yiyen maç sonlandığında hepimize yarınki antrenmanı hatırlatıp saldı bizi.
İçten içe mutlu oldum, sonuçta o kadar emeğin çöp olmadığını görmek istiyordu insan.
Acelesiz adımlarla soyunma odasına vardığımda ise mutluluğumun sürmeyeceğini anladım.
Jaemin oradaydı, sırtını yasladığı dolabımdan destek alırken bana bakıp pis pis sırıttı.
.
.
.
Yn: Bölümü kontrol etmeden atıyorum sonra güncelleme gelebilir.

Sahnenin Arkasındakiler \\ MarkHyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin