"Sen gülüyorsun."
Sesimle kahkahalarını durdurduğunda yüzüne tekrar ciddi bir ifade takındı.
"Ne olmuş yani?" ayakta durmayı bırakarak koltuğa oturdum.
"Seni ilk kez samimiyetle gülerken gördüm de bi tuhaf geldi."
Birşey söyleyeceği sırada telefon tekrar çaldı.
"Ablam."
"Açsana."
"Abla?"
"LİSA O ADAM GERÇEKTEN DE V."
Gülerek telefonu V'nin yüzüne tuttuğumda V "Ne sandınız" bakışlarını bu kez de Jisoo'ya gönderiyordu.
"Beyfendi ben gerçekten üzgünüm V denen adamın yaşlı olduğunu düşünmüştüm yani sizin, her neyse gerçekten üzgünüm."
"Problem yok kardeşinize izin vereceksiniz artık sanırım." Gözleri bir insanı hipnoz edebilecek gibi derin bakıyordu.
"Yani size tabiki de güvenebilirim sonuçta kim kardeşinin Kore'nin en büyük şirketinde çalışmasını istemez öyle değil mi?"
Ve öyle de olmuştu. Şaşkın ifademi gizleyemedim. Nasıl olurdu da bu kadar çabuk kabul edebilirdi?
"Tamam abla kapatıyorum sonra konuşuruz."
İçimde kalan son umut kırıntısını da kaybettiğimden istemsiz bir şekilde yüzüm düştü.
Karşımda duran adam,yüzüne herzamanki alaycı ifadesini takınıp dudakları bir yana kıvrılırken oturduğu yerden kalktı. Ellerini cebine sokup bana yaklaştı. "Lalisa Manobal hiçbir engelin kalmadığına göre önüme düş, çıkıyoruz."
Düşünmeye başladım bir sorun çıkartmam gerekiyordu ama aklıma bir şey gelmeyince ağzıma ilk gelen şeyi söyleyiverdim.
"Hala bir engelim var."
"Neymiş o?"
Bana biraz daha yaklaşmaya başlayınca yutkundum.
"Kıyafetlerim."
"Bu mu engel? Geçerken uğrarız toplarsın. Yürü hadi."
Arkasından gözlerimi devirerek ayağa kalktım. Bu adam neyin peşindeydi, ne yapmaya çalışıyordu? Hala çözememiştim.
O arkada ben önde yürüyerek, şirketin önündeki tanıdık olan siyah arabaya geldik.
Gözlerim arabanın yanındaki tanıdık yüzü görünce gülümsedim. Aynı şekilde o da bana gülümseyince önümdeki adama döndü.
"Yine mi sen kullanacaksın patron?"
"Ben değil sen kullanacaksın."V denen adam Drake'le konuşurken gözlerim bu kez de bize doğru yaklaşan sarışın kıza döndü.
"Hey beni almadan mı gidiyordunuz?"
"Senin kendi araban yok mu?"
"Eeee o biraz şey oldu da..."
"Ney oldu Rose?"
"Abi bak kızma hemen, ufak bi hasarı var sadece. Küçücük, tamircide."
"Bu ufak hasar ne kadar acaba?"
"Sadece 20 bin won."
"Ufacıkmış gerçekten." Sesim fısıltıya yakın bir tonda çıkmıştı. Bunların küçük olarak adlandırdıkları şey bu muydu yani? O parayla neler yapılmazdı.
V çok önemsemeyerek otomotik açılan kapıdan içeri girdi.
"Hadi ama akşama kadar sizi bekleyemem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amour | Taelice
Romance"Sadece geriye baktığında anlarsın arkanda bıraktıklarını." L.M. "Ve hiçkimse senden daha önemli değil" K.T. ▪︎Taelice