O çok mükemmel dağ evinden ne kadar istemesem de ayrılmak zorunda kalmıştık. İtiraf etmeliydim ki orada ruhumun bir kısmını bırakmıştım. Taehyung'ın ise aniden değişen bu romantik kişiliğine hala alışamamış olsamda eski halinden daha çok hoşuma gittiği inkar edilemezdi.
Hatta çok hoşuma gidiyordu da neyse.
Yelkenleri hemen suya indirecek bir kadın değildim. Bana yaptıklarının ufak da olsa bedelini ödetmeliydim.
Bunu da belki peşimden koşturarak yapabilirdim.Yolculuk beni oldukça yormuş kendimi eve geldiğim an odaya atıp eşyalarımı yerleştirdim. Tabiki de Taehyung'ın evindeydik ama bu konuyu onunla bugün konuşmayı düşünüyordum aslında. Artık ortada bir anlaşma olmadığı için kendi evime geri dönebilirdim. Böylece artık daha normal bir hayatım olabilirdi.
Bu durumda en çok sevindiğim şeylerin başında gelen: şirkette bana küçümseyici gözlerle bakan o sürtüklerin ne kadar zort olacağıydı.Taehyung'ın bana karşı olan tavırları oldukça hoşlarına gidiyor ve bunu her fırsatta yüzüme vurmaktan çekinmiyorlardı. Ah tabi eski Taehyung'ın çünkü artık karşımda beni sözleriyle ve bakışlarıyla küçümseyen bir adam değil, bana dünyanın en değerli varlığıymışım gibi bakan bir adam vardı. Bu durum kimin hoşuna gitmezdi ki? Benim de hoşuma gidiyordu haliyle. Ama onu seviyor muyum?, aşık mıyım? bilmiyordum.
Evet görünce kalbim ritminden birazcık çıkıyordu. Beni heyecanlandırdığını kabul ediyordum ama bu kadardı işte, daha fazlası yoktu. Bir de yunan tanrıları kadar yakışıklı buluyordum o kadar.
Taehyung eve gelmeden bir yere uğrayacağını söyleyip Drake'e valizlerini eve koymasını emretti ve gitti. Ah bir de gitmeden önce yanağıma habersiz bir öpücük kondurdu. Ona çok fazla kızsam da bir de yaramaz bir çocuk gibi bana göz kırptı. İnanın delirmemek için kendimi zor tuttum. Ne hakla beni öpebilirdi?
Peki neden o gittikten sonra aptal gibi sırıtıyordum ve ellerim yanaklarımdaydı bakın işte bunu hiç bilemiyorum.
Parfümlerimi de yerleştirdikten sonra kapının aniden açılmasıyla arkamı döndüm. Gelen barbie görünümlü chucky'den başkası değildi. Ve içeri füzeden kaçar gibi girmesinden yine bir haltlar çevirdiği belliydi.
"Lalisa Tanrım iyi ki geldin tam da sana ihtiyacım var."
"Ne zaman bana ihtiyacın olsa bi yerlerde iç savaş çıkıyor ama"
"Bu sefer öyle bir şey değil ama yardımın gerekiyor."
"Söyle başımın belası söyle?" Tıslayarak konuştuğumda ondan kurtuluşumun olmayacağını biliyordum çünkü asla pes etmeyen bir yapısı vardı.
"Aslında her zamanki gibi sadece bu gece abimi oyalamanı istiyorum."
"Nasıl olacakmış canım o?"
"Ay yap işte bişeyler onuda mı ben söyleyeyim ama sexy danslara bayılır"
Yatakta duran yastığı üstüne fırlattığımda susması gerektiğini anladı.
"Sen nereye gideceksin ki hem?"
"Ah işte asıl sorun da bu Jimin Avustralya'dan dönüyor ve burada kalıcak bir yeri yok. Bir otelde kalmasını da ben istemiyorum yani ne yapıp ne edip onu bu eve sokmam gerekiyor."
Anlattığı kadarıyla Jimin onun Avustralya'daki sevgilisiydi. Ama bu aptal kız asıl söylemesi gereken şeyi her zamanki gibi en son söylüyordu.
"Ne demek bu eve sokmam lazım?"
"Lisa nereye gidecek bu çocuk?"
"E neden dönüyor o zaman?"
"Sen hiç aşık olmadın mı? Beni özledi işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amour | Taelice
Romance"Sadece geriye baktığında anlarsın arkanda bıraktıklarını." L.M. "Ve hiçkimse senden daha önemli değil" K.T. ▪︎Taelice