4

992 105 86
                                    



Ağlamaktan şişen ve kıpkırmızı olan gözlerim aynayla buluştuğunda annemin geldiklerinden beri bana attığı memnuniyetsiz bakışların sebebini de çözmüştüm. Gerçekten felaket görünüyordum. Jungkook yanımdan ayrıldıktan sonra annemleri aramıştım ve onlar gelene kadar ağlamıştım. 

İçinde kaldığı zor durumu düşünmek hem başıma hem de mideme aynı anda ağrı girmesine sebep oluyordu. Üç dört saattir onlarca gelinlik denemiştim ama bir kez bile dikkatimi kendime verip, ne giydim diye bakmamıştım. 

"Bu böyle olmuyor," dedi annem memnuniyetsiz bir sesle ve bana doğru yaklaşıp üzerimdeki gelinliğin kollarını, belini hafifçe çekiştirdi. "Kaç kilosun sen?" Omuzlarımı düşürerek en son ne zaman tartıldığımı hatırlamaya çalıştım. Buraya gelmeden önceydi ve 53 ya da 54 kilo olmalıydım. Yani boyuma göre gayet normal bir kiloda olduğumu düşünüyordum. "53 ya da 54," diye mırıldandım aynadaki yansımama bakarken. Gelinliği beğenmemiştim ama üzerimde kilomdan kaynaklanan bir sorun da yokmuş gibi geliyordu. "Neden soruyorsun ki?"

Annemin gözleri şaşkınlıkla büyürken biraz ötemizde elbiselere bakan Jungkook'un kuzenine seslendi. "Duydun mu, Daisy? Acil bir diyetisyen bulmamız gerekiyor. Düğüne kadar en azından 47 olursan çok iyi olur." Gözlerim şaşkınlıkla açılırken "Kilo vermek istemiyorum ki anne," dedim itiraz etmeye çalışarak.

Annem kaşlarını çatarak ellerini üzerimdeki gelinlikten çekti. "Düğününde ne kadar insan olacağından haberin var mı, Lalisa?" diye sordu sertçe. "Basınla birlikte bir sürü önemli insan da düğünde olacak, kusursuz görünmen gerekiyor. O da bu kiloyla pek mümkün değil, acil diyete ve spora başlaman gerekiyor." Gözlerim dolarken bakışlarımı ondan kaçırarak "Ama istemiyorum," diye güçsüzce direttim. 

"Ama ben de sana istiyor musun, diye sormuyorum," dedi annem. "Gelecek haftaya kadar verebildiğin kadar kilo versen iyi olur, gelinlik bakmaya tekrar geleceğiz."

Bu kadardı işte. Konuşma burada bitmişti. Fazlası yoktu, olmayacaktı da. Gelecek hafta gelinlik bakmak için tekrar geldiğimizde söylediği gibi kilo vermemiş olursam bana kalan son birkaç haftayı zehir ederdi. Onlar birlikte mağazadan ayrılırken yavaşça kabine girerek üzerimdeki gelinliği çıkartmaya çalıştım. Fermuarını indiremiyordum ve sertçe çekersem gelinliğe zarar vermekten çekinmiştim. Dakikalar boyu gelinliği çıkartmaya çalışıp bunu başaramamak bozulan sinirlerimi daha da yıpratırken gözlerim yine dolmaya başlamıştı. En sonunda kabinin dışında duran görevliye seslenerek yardımını rica ettim. 

"Siz iyi misiniz?" diye sordu görevli kadın fermuarımı indirmeme yardım ettikten sonra. "Solgun görünüyorsunuz, su ya da başka bir şey getirebilirim?"

Ağlamamak için dudaklarımı birbirine bastırarak birkaç saniye bekledim. Sonra gülümseyerek görevliye döndüm ve başımı da söylediğimi onaylarca sallarken "İyiyim," dedim. "Sorduğunuz için teşekkür ederim, sadece biraz yorucu bir gündü."

Üzerimi değiştirip mağazadan çıkarken kendimi fazlasıyla yalnız hissetmiştim. Annem gelinliği çıkartmama yardım etmek için bile beklememişti. Beni beklememe sebebi muhtemelen yemek yemeye gidecek olmalarıydı. Onlarla gelip yemek yememi istemiyordu çünkü bunu fark ederek tek başıma yemek yemekten de geri duracağımı biliyordu. Bu yüzden acıkmış olmama rağmen, yiyecek herhangi bir şey almadan alışveriş merkezinden ayrılıp dışarıdaki banklardan birine oturdum. 

Hava çoktan kararmıştı ve akşam saatleriydi. Eve dönersem, annemin yatmadan önce içtiğim kakaolu süte bile karışacağını biliyordum. Bu yüzden aklıma bugün Jungkook'un söylediklerini getirerek çantamdan telefonumu çıkarttım ve onu arayarak telefonu kulağıma yasladım. 

la buena vida | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin