"Sen nasıl bir aptalsın kızım ya, uykunda nasıl tutarsın çocuğun elini?" diye sordum kendi kendime kısık, ağlamaklı bir sesle.
Uyandığımda başucumda oturarak uyuyan bir Jungkook görmeyi beklemiyordum ama daha çok beklemediğim şey, onun elini tutmuş olmamdı. Ve şimdi uykusunda, o benim elimi sımsıkı tutuyordu. Panikle içeriye vuran güneş ışığının aydınlattığı odaya bakarken "Ne yapacağım şimdi?" diye mırıldandım.
Boşta olan elimi alnıma vurarak "Geri zekalı!" diye çıkıştım kendime. "Nasıl bir delirmiştin de yapıştın adamın eline ya böyle?" Bakışlarım Jungkook'un elimi tutan eline kaydı, çekemiyordum da. "Battaniye falan mı sanıyor da bırakmıyor elimi acaba?" stresten gözlerim dolarken tavanla bakıştım.
"Hayır yani, öyle temas bağımlısı bir insan da değilimdir ki ben." Duraksayarak bir an bunun üzerine düşündüm. Bunu anlayacağım bir insan ilişkisi içerisinde bulunduğum söylenemezdi. "Değilimdir herhalde," diye mırıldandım.
"Uyandığında azgının teki olduğumu düşünecek, eline yapıştığımı, sarılamadığım için elini koklayarak uyuduğumu falan düşünecek. Hayır ama ya, tamam romantizmi severim ama böyle bir şey yapmayacağımı biliyor olmalı, bu romantik değil ki!"
Tekrar Jungkook'a bakarak "Çek sen de artık elini," dedim fısıltıyla. "Zaten rezil olmaya doymuyorum, kaldıramayacağım bunu." Tekrar tavana bakarken "Uyuyor gibi mi yapsam acaba?" diye çok mantıklı bir fikir ortaya attım.
"Ne oluyor ya?" diye kısık, uykulu bir sesle konuşmasıyla tuttuğu elimin izin verdiği kadarıyla ona sırtımı dönmeye çalışarak gözlerimi sıkıca kapattım. "Bi-bilmiyorum, uyuyorum ben."
Aptal, bunu söylememen gerekiyordu.
"Ne?" diye sordu bu defa kafası karışmış gibi. Sonra elini elimden çektiğinde koltukta oturur pozisyon alarak ona baktım. Uyanmaya çalışıyor, elleriyle gözlerini ovuşturuyordu. "Yemin ederim uykumda tutmuşum elini," dedim. "Bak gerçekten sapık bir insan değilim ben, nasıl oldu bilmiyorum. Lütfen benden çekinme, tamam mı? İstersen bundan sonra odamın kapısını kilitleyip öyle uyuyabilirsin, anahtarı da alabilirsin hatta."
Ellerini yüzünden indirerek hala uykusundan ayılamadığı için güç bela araladığı tek gözüyle bana baktı. "Ne diyorsun ya?"
Bakışlarımı ellerime indirip parmaklarımla oynarken "Şey," dedim. "Uyurken senin elini tutmuşum da ben, onun için özür dilemeye çalışıyordum."
"Sen tutmadın ki," dedi uykulu çıkan sesiyle ve yavaşça ayağa kalkarak kollarını esnetti. "Ben tuttum senin elini."
Neyse ki bunu söylediği sırada oturuyordum, bir yere tutunarak ayakta kalmaya çalışmam gerekmemişti. "Ne?" diye sordum şaşkınlıkla büyüttüğüm gözlerimi yüzüne çevirirken. "Alıştırma yapıyordum," dedi sakince. Kaşlarımı kaldırdım. "Elimi tutma alıştırması mı yapıyordun?" diye sordum anlamaya çalışarak. Beni başıyla onayladı. "Evet, düğüne şurada kaç gün kaldı ki? Ben de sen uyurken elini tutma alıştırması yaptım."
Yanımdaki yastığı ona fırlattım. "İnsan bir söyler ama değil mi?" diye çıkıştığımda attığım yastığı yakalarken "Neyi?" diye sordu. Koltuktan başka bir yastık daha alarak tekrar ona doğru döndüm. "Aklım çıktı ya burada benden korkacaksın diye, niye haber vermiyorsun ki bana?" Elimdeki yastığı fırlattığımda onu da yakalayarak kaşlarını çattı. "Ya kızım ne yapsaydım, uyuyordun uyuyordun! Uyandırıp, ben biraz elini tutma alıştırması yapacağım ama sen geri uyu mu deseydim?" diye çıkıştı. "Nasıl haber verebilirim bunu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
la buena vida | liskook
Fanfiction"Avuç içlerimiz... Hiç düşündün mü, belki de onları kanatan tırnaklarımız değil de kader çizgilerimizdeki dikenli yollardır?" ~ Lalisa Manoban, yıllar önce masum hislerle aşık olduğu Jeon Jungkook ile tekrar bir araya gelir. Bu bir araya geliş ise b...