"Korku filmi konusunda ciddi olduğumuzu düşünmemiştim," dedim Jungkook'un elime tutuşturduğu patlamış mısır dolu dev kaseyi tutarken.
Beni omuzlarımdan tutarak salona doğru ilerletti. "Ama ciddiydik."
Omzumun üzerinden ona doğru bakarak şirince gülümsemeye çalıştım ancak bu ağlamaklı ifademi pek gizleyememişti. "Çizgi film izlesek ya?" Kaşlarını olmaz dercesine kaldırıp indirdi. "O perileri tekrar izlemeyeceğiz, en azından önümüzdeki bir ay." Gözlerimi devirerek önüme döndüm ve salondan içeriye girdim. "Sen çizgi filmin verdiği mesajı anlayamıyorsan bu bizim sorunumuz değil."
"Biz derken?" diye sordu koltuğa otururken bana yandan bir bakış atarak. "Sen ve kim? Kimler?" Oflayarak yanına oturdum. "Çizgi filmin yapımcıları, senaristleri falan işte Jungkook. Kim olabilir?" Gözlerini kısarak bana baktı. "Onları tanıyor musun?"
"Döverim oğlum seni," diye çıkıştım. "Saçmalama, nereden tanıyacağım?" Sehpanın üzerindeki kumandaydı alırken "Yine başladık oğlum falan demeye," diye söylendi. "Taehyung'un benden yiyecek bir dayağı var."
"Farkında mısın?" dedim ona bakarak. Bana dönmeden televizyonda istediği filmi aramaya devam etti. "Neyin?" Gözlerimi devirdim. "Bugün ayrı bir gıcıklık var senin üzerinde. Sabahtan beri her şeye laf ediyorsun. Uyandığımızdan beri söylenmediğin, gıcıklık yapmadığın tek bir şey olmadı herhalde."
Yüzünde insanı uyuz edecek kadar sakin bir ifadeyle bana döndü. "Oldu olacak bir de boşanalım de, Lalisa."
"Yuh," dedim şaşkınlıkla ona bakarak. "Ne alakası var şimdi?" Omuz silkti. "Baksana, tüm gün yaptığım her şey gözüne batmış demek ki." Bir an birlikte geçirdiğimiz günü düşündüm. Cidden öyle mi yapmıştım? Farkında olmadan onu kıracak bir şeyler mi söylemiştim? Yüzüm düşerken ciddiyetle ona baktım.
"Farkında olmadan seni kırdım mı bugün?" diye sordum üzgünce. "Özür dilerim." Şaşkınlıkla bana baktı. "Ne? Neden özür diliyorsun?" Elimdeki mısır kasesini sehpaya bırakarak koltukta ona dönük bir şekilde oturdum. "Dalgındım ben biraz, kırdım galiba gerçekten seni."
Elindeki kumandayı kenara bırakırken "Lalisa, saçmalama," dedi. Sonra ellerimi tuttu. "Ben çok sessiz olduğun, tüm gün benden uzak durduğun için belki seni kızdırırsam kafan dağılır diye takılıyordum sadece. Beni kırmadın." Başımı omzuma doğru eğerken bakışlarımı kaçırdım. "Ben... Özür dilerim, uzak durduğumun farkında değildim."
Farkındaydım. Korkuyordum. Her şey yolunda giderken bir anda tekrar bozulmasından, yanımda olmasının normalliğine alıştığım anda bir şeylerin bizi tekrar ayırabilmesi ihtimalinden korkuyordum. Bu düşünceler uykumu kaçırıyor, gün içinde huzursuz hissetmeme sebep oluyordu. Üzerinden birkaç gün geçmesine rağmen ona Namjoon ile konuştukları şeyleri sormamıştım. O anlatmaya hazırsa bile ben, anlatmanın bir şeyleri tetiklemek olup olmayacağını düşünerek sessiz kalmıştım. Çok fazla düşünüyordum. Çok ama çok fazla düşünüyordum ve düşünmenin insanı fiziksel olarak yorabileceğini de şu son günlerde çok net anlamıştım.
Farkında olmadan öne eğdiğim başımı, Jungkook'un çeneme dokunan parmakları yavaşça kaldırdı ve "Sorun ne?" diye sordu. "Anlat bana, konuşalım."
"Sürekli sorun çıkaran biri olduğumu düşünmeni istemiyorum," dedim kısık bir sesle ve ısrarla bana bakan gözlerinden kaçırdım bakışlarımı. "Ben aslında bu kadar sorun çıkartan, huzursuz biri değilimdir ama..." Gözlerim dolarken sustum, dudaklarımı birbirine bastırdım. Omuz silktim. "Ne bileyim işte... Çok fazla düşünüyorum sanırım. Özür dilerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
la buena vida | liskook
Fanfic"Avuç içlerimiz... Hiç düşündün mü, belki de onları kanatan tırnaklarımız değil de kader çizgilerimizdeki dikenli yollardır?" ~ Lalisa Manoban, yıllar önce masum hislerle aşık olduğu Jeon Jungkook ile tekrar bir araya gelir. Bu bir araya geliş ise b...