32

918 91 264
                                    

Uyanmak istemeyeceğiniz bir güne uyanmak zordu.

Kabus olmasını dilediğiniz bir güne uyanmak ve her şeyin gerçek olduğunu hatırlamak ise cehennemdi.

O kadar çaresiz bir histi ki bu, tekrar uyumaya çalışsanız yapamaz, kendinize gelmek için yüzünüzü defalarca yıkasanız da ayılamazdınız. Etrafta dolanırdı bakışlarınız ve sanki bulunduğunuz yerden öylece sessiz, etrafa baktığınızda her şeyin anlaşılabilir hale gelmesi mümkünmüş gibi bakmaya devam ederdiniz bir müddet.

Uyuyamaz, ayılamaz, anlayamazdınız.

"Günaydın," dedi Jungkook, durgun bir sesle. Kendimde konuşacak gücü bulamadığımdan, yalnızca başımı sallayarak ona karşılık verdim. Yatağın kenarına oturarak "Havaalanına gitmeden önce bir şeyler ye, olur mu?" dedi.

Gözlerim istemsizce doldu. "Burada kalacaktık," dedim kısık çıkan sesimle. "Babamla kahvaltı yapacaktık... Gidiyor muyuz şimdi, hemen?" Jungkook'a baktığımda, gözlerinin kıpkırmızı olduğunu gördüm. Belli ki uzun süredir uyumuyordu, ben uyurken yanımda kalmış ancak uyumamıştı.

"Bir gün... İstersen tekrar geliriz," dedi sakin ancak kederli olduğu hissedilir bir şekilde. "Babanın seni götürmek istediği her yere ben götürürüm. Aynı olmaz biliyorum, yerini asla tutmaz ama ne istersen onu yaparız, tamam mı?"

Başımı yavaşça sallayarak onu onaylasam da kalbimdeki ağrı geçmiyordu, geçecek gibi değildi. Üzerimi değiştirmem, hareket etmem gerekiyordu ama bedenim, tüm gücünü kaybetmişti. Yatak başlığına tutunarak ayağa kalkmaya çalıştım ancak dengesizlik bedenimi ele geçirmişti, tüm bedenimi sarsan baş dönmesiyle yatak başlığına daha sıkı tutunurken bir elimi başıma yaslayarak gözlerimi kapattım.

Jungkook hızlıca olduğum tarafa gelerek beni belimden destekledi. Alnım güçsüzce onun omzuna yaslanırken "Üzerimi değiştirmem gerekiyor," diye mırıldandım. "Yemek yemem gerekiyor, uyumam, uyanmam, devam etmem gerekiyor. Ama bunlar daha önce hiç bu kadar zor görünmemişti gözüme."

"Biliyorum," diyerek onayladı beni Jungkook. "Beraber yapalım o zaman, tamam mı? Zor olduğunu biliyorum ama sana yardım edeceğim."

Benim için valizimden rastgele birkaç parça kıyafet seçti. Yatağın kenarına oturmamı sağladı ve üzerimdeki tişörtü çıkartarak buraya gelirken giydiğim gibi bir sweetshirt giydirdi. Bunu yaparken o bana, ben de ona bakıyordum. Tek fark, o bana bakarken beni görüyordu ancak ben baktığım yerde ne gördüğümü bile anlamıyordum artık. Aklım durmuş gibiydi.

Altımdakini de çıkartarak yeni bir tayt giymeme yardım etti. Bacaklarımı saran siyah taytın üzerine ise spor botları giydirdi. Sonra tekrar kalkmama yardım ettiğinde, birlikte banyoya girdik. Banyoya girdiğimizde dünü hatırladım. Saatler sonrasını bilmiyorken uyumak isteyişimi, sonra söylene söylene duş alışımı ve babamın sesini duyduğumda ne kadar heyecanlandığımı.

Daha dündü. Oysa sanki üzerinden yalnızca dakikalar geçmiş gibiydi. Sanki zaman yavaşlamıştı, herkes için normaldi de bir bana durmuştu sanki zaman.

Jungkook, yüzümü soğuk suyla yıkarken aynadaki yansımama tahammül edemeyerek gözlerimi kapattım.

Düne tahammül edemiyordum. Bugüne tahammül edemiyordum. Ve kendime tahammül edemiyordum.

Eşim, hayatında yaşanan kocaman bir kayıpla yanımda duruyordu. Güçlüydü ve üzerinden yıllar geçmişti, bununla yaşamıştı. Nasıl yapabilmişti? Küçük bir çocuk olması bu durumu zorlaştırmış mıydı yoksa kolaylaştırmış mıydı?

la buena vida | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin