Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte sertçe çalınan kapı, kadının söylenerek, küfürler mırıldanarak yatağından kalkmasına sebep oldu. Kim gelmişti bu saatte? Sabah olmamıştı bile, ayyaşın biri kapıya dayanmamış olsa iyi olurdu. Polisle uğraşma zahmetine katlanamazdı.
Üzerinde yaşını ya da yakın zamanda yaşadığı kaybı yansıtmayan bir gecelik, yüzünde geceden kalma bir makyaj vardı. Eve yorgun geldiğinden, makyaj temizlemekle uğraşmamış, buna gerek görmemişti. Kapı deliğinden bakarak gelen kişinin kim olduğunu uyku mahmuru ifadesiyle çözmeye çalıştı. Yoksa hala uyanmamış mıydı? Bu hastalıklı çocuğun burada ne işi vardı?
Gözlerini devirerek kapıyı açtı. Ancak konuşmasına kalmadan Jungkook sertçe söze girdi. "Lalisa'nın hayatından çıkacaksın," dedi net, kendinden emin bir sesle. Bayan Manoban tek kaşını kaldırdı, ciddiyetsizce "Çıkmazsam?" diye sordu.
Jungkook kadına doğru bir adım attı ancak bu onları yakınlaştıran bir adım olmaktan ziyade, tehditkar bir adımdı, bir yandan da Jungkook'un korkmadığını gösterme biçimiydi. "Yoksa bu ülkede gerçekten nasıl bir insan olduğunu bilmeyen tek bir adam bırakmam."
Bayan Manoban tedirginlikle bakışlarını kaçırdı ancak kırılan cesaretini göstermek istemeyerek bu göz kaçırmayı uzun tutmadı. "Nasıl bir insanmışım?" diye sordu sesini kendinden emin çıkarmaya çalışarak. "Sen benim hakkımda ne biliyor olabilirsin ki?" Kollarını birbirine bağlayarak arkasındaki duvara yaslandı. Bunu yapmaktaki amacı, umursamaz ve rahat bir tavır sergilemekti, aynı zamanda gerginliğinden sarsılan dengesini de gizliyordu.
Jungkook'un dudağı tehlikeli bir gülümsemeyle kıvrıldı. Ellerini karşısındaki kadının sahte rahatlığının aksine gerçek bir rahatlıkla ceplerine yerleştirdi, bakışlarını bir an yere, ayaklarının altındaki paspasa değdirdi. "Eşinin ölümünün ardından ilk fırsatta vasiyetini değiştirmeye, hatta yok etmeye çalışan bir kadın olduğunu biliyorum," dedi sakin, sakin olduğu kadar nefretini de taşıyan sesiyle. "Kızına bırakılan hiçbir mal varlığına tahammülünün olmadığını, bu durumu çözmek için kızına zarar verebilecek kadar ileriye gitmek istediğini, son yıllarda eşini aldattığını ve bunu basından gizlemek için dostların hakkında basına yalan haberler sattığını biliyorum."
Bayan Manoban'ın gözleri korkuyla irileşti, titreyen ellerinden birini duvara yaslarken "Sen..." dedi güçlükle. "Sen bunları..." "Ben bunları öğrendim," diyerek böldü onu Jungkook. "Öğrendim çünkü ben ne kadar seni görmezden gelmeye çalıştıysam sen de o kadar eşimin üzerine geldin. Kızın olduğunu düşündüm, bir durma noktanın muhakkak olacağına inandım, olur sandım ama durmadın. Kızının olması umurunda bile değildi artık senin. Anneliğin dünyanın en özel şeyi olduğunu düşünürüm ve her anneye saygı duyulması gerektiğine inanırım. Ama sana bakarken ben bu saygıyı hissedemiyorum. Sen bana, anne olmanın bir çocuğu yalnızca karnında taşımakla kalmadığını, o çocuğu sevgiyle büyütmekle anlam bulduğunu hatırlattın." Derin bir nefes vererek omuzlarını kaldırıp indirdi Jungkook. "Neyse ki, sana rağmen o mükemmel bir kadın. Ve eğer bir daha seni onun çevresinde görürsem, ona zarar vermeye çalıştığını sezersem, kalbi senin yüzünden bir kez daha kırılırsa kendine saklanacak bir yer bulsan iyi olur."
Jungkook bir adım geriledi. "Çünkü hangi şekilde olursa olsun, Lisa'nın canı senin yüzünden yandığı anda, kendi kendine oynadığın oyununu bitiririm."
Jungkook arkasını dönüp giderken geride kalan kadın öfkesinde, nefretinde, kininde ve hırslarında boğuldu. Dizlerinin üzerine çöktü. Elini stresten ter birikmiş alnına yasladı, bir süre giden çocuğun arkasından baktı. Onun sessiz biri olduğunu, asla yoluna çıkmayacağını düşünmüştü. Tanrı aşkına, böyle büyük bir yanılgı olabilir miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
la buena vida | liskook
Fanfic"Avuç içlerimiz... Hiç düşündün mü, belki de onları kanatan tırnaklarımız değil de kader çizgilerimizdeki dikenli yollardır?" ~ Lalisa Manoban, yıllar önce masum hislerle aşık olduğu Jeon Jungkook ile tekrar bir araya gelir. Bu bir araya geliş ise b...