8

1K 105 188
                                    




Daha önce hiç, sevdiğim bir insanı kaybetmemiştim.

Kaybedersem ne olacağını hiç düşünmemiştim bile. 

Bu yüzden Daisy ağlayarak telefonda konuşurken, sonrasında Jungkook düşürdüğüm telefonu alıp her şeyi sakince öğrenmeye çalışırken ve sonra, bana olanları anlatırken tepki bile verememiştim. 

Annemin kazası ciddi bir kaza değildi, kolu kırılmıştı ve birkaç morluk ve sıyrıktan ibaretti. Yine de kaza geçirdiğini duyduğum ilk anda hissettiklerimi içimden atamıyordum bir türlü. Gerçekten kötü durumda olsaydı ya da şu anda hayatta bile olmasaydı yaşayacağım suçluluk duygusunu düşünmeden edemiyordum. 

Hastaneye vardığımızda, Daisy annemin kaldığı odanın önünde bekliyordu. Beni görür görmez önümde durarak kaşlarını çattı. "Senin için bu kadar çaba sarf etmesine rağmen ona karşı nasıl bu kadar kötü olabilirsin?" diye sorduğunda, yüzüme tokat yemişim gibi irkildim. "O sadece senin iyi olmanı, güzel görünmeni istiyordu. Geldiğinizden beri bana düğününüzle ilgili bir sürü şey anlattı, her şeyi öyle güzel planlamış ki. Ama sırf istediğin gelinliği seçmeni onaylamadı diye çocuk gibi, istediğini yaptırmak için birini çağırıyorsun, Lalisa. Gerçekten sana inanamıyorum, iyi biri olduğunu sanıyordum ama se..."

"Sesini kes."

 Bu şaşırtıcı derecede sakin olan ses, Jungkook'a aitti. Daisy bakışlarını Jungkook'a çevirerek üzgün bir bakış attı. "Jungkook, gerçekten üzgünüm. Lisa'nın ailesine karşı böyle biri olduğunu bilseydik bu evliliğe onay vermemeni sağlardık." 

Söylediği şeyler boğazımın düğümlenmesine sebep olurken başımı eğdim. "Kapının önünden çekil," dedi Jungkook sertçe. "Sana cevap vermeye bile gerek duymuyorum."

Daisy, Jungkook'a doğru bir adım attığında ayaklarım ben daha ne yaptığımın farkına bile varamadan Jungkook'un önüne geçti. "Rica ediyorum," dedim başımı kaldırmadan. "Önümden çekilir misin? Sadece annemi görüp gitmek istiyorum."

Daisy önümüzden çekildiğinde odanın kapısını açarak içeriye girdik. Annemin bakışları ikimizin üzerinde de tuhaf bir şekilde gezinirken karşısındaki çift kişilik koltuğa oturduk. Jungkook'un rahat hissetmesi için, koltuğun çekilebildiğim kadar uç bir kısmına çekildiğimden emin oldum. 

"Anne," dedim başımı kaldırıp ona bakamazken. "Özür dilerim, benim yüzümden sinirlendin. Bu yüzden arabayı dikkatsiz sürmüş olmalısın. Niyetim seni bu denli kızdırmak değildi. Gerçekten çok üzgünüm."

"Hatanı anlamana sevindim, Lisa," dediğinde başımı kaldırarak dolan gözlerimle ona baktım. "Bir gelinlik uğruna annenle böyle tartıştığına inanamıyorum." Hızlıca başımı iki yana salladım. "Anne, ben sadece hayalimdeki gibi..." "Bu bir mantık evliliği," diyerek sözümü kestiğinde duraksadım. "Gelinliğin hayalindeki gelinlik olmasının ne önemi vardı ki, beni dinleseydin böyle talihsiz kazalar yaşanmayacaktı. Ya daha kötü bir durumda olsaydım, Lalisa? Değer miydi gerçekten?" 

Gözyaşlarımı ellerimin tersiyle silerken "Hayır," diye konuştum kısık ve suçluluk dolu bir sesle. "Haklısın, özür dilerim. İstediğin gelinliği giyineceğim." Annem memnun bir ifadeyle gülümseyerek beni onayladı. "Hatanı fark etmene sevindim, kızım," dedi. 

Nasıl hissettiğini soracağım anda, oturduğumuz andan itibaren sessizliğini koruyup yalnızca annemiz izleyen Jungkook oturduğu yerde arkasına yaslandı. Bir bacağını diğerinin üzerine atarken kollarını birbirine bağladı ve "Tam bir manipülatörsünüz, değil mi?" diye sordu sakince.

la buena vida | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin