Yalan,insanların çoğu kez kaçmak için söylediği bu küçük şeyler bazen büyüyebiliyordu. Mesela o kişi için küçük bir yalan bir insanı saatlerce ağlatabiliyordu.
Bana kimseye güvenme demişti,peki ya bana bu uyarıyı yapan kişiye neden güveneyim? Onun diğerlerinden farkı ne? Belkide hain tam olarak odur.
Bana bir şeyi anlatmak için boğazımı sıkmıştı,insanların boğazımla ne alıp veremediklerini anlamamakla birlikte yerdeki cam parçalarını temizliyordum. Bizimkilerden tek bir tanesinin bile haykırışımı, cam kırılma sesini duymamaları tuhaftı, bundan sonra sorgulamadan geçmicektim hiçbir şeyi.
Bütün cam parçalarını küreğe topladıktan sonra aşağı kata çöpe atmak üzere indim, Albertin orada pamir ile konuştuğunu farkettim. Hiçbir şey demeden çöpü atıp çıkıyordum ki birden Albert beni kolumdan tutup kendine asıldı "nerden çıktı bu cam parçaları?" Derken oldukça endişeliydi, ona olanları anlatmak istemediğim için "aynayı düşürdüm ve kırıldı" dedim. Yüzüme şüpheyle bakarken gözlerime odaklandı, beynimin içine bakmaya çalışıcağını anladığım an ondan uzaklaştım ve odama çıkmak üzere hazırlandım. Fakat Albert beni yeniden durdurarak "şimdi ne yapmayı planlıyorsun?" Diye sordu.
İlk defa kafamdaki şeyleri göremiyor, anlayamıyormuş gibiydi. Bu onu çok fazla tedirgin ediyordu çünkü birşeyleri yönetemiyor oluşu onu çıldırtıyordu, yinede cevap vermek istemedim. Pamir aramızdan çıkıp giderken ben ellerimi birbirine bağladım ve tezgaha yaslanıp tam gözlerinin içine baktım "bunu neden merak ediyorsun?"
Daha çok yaklaştı ve beni birden kucağına alıp tezgahın üzerine oturtturdu, bacaklarımın arasına yerleşirken iki elini de kafamım üzerindeki dolaba koyarak beni ortada sıkıştırdı. Yüzüme yaklaştı "belkide merak ettiğim şey o değil, sensindir" dedi. Kalbimin deli gibi artışına kayıtsız kalamıyordum ama yinede heyecanımı belli etmemeye çalıştım. O benden uzakta iken patronluk taslayabiliyordum fakat yakınıma girdiği an dilim tutuluyordu, ellerimi onu itelemek için göğsüne koydum. Kafasını eğip oraya baktığında yanlış yere koyduğumu anlayıp hızla geri çektim, sırıtıyordu,benimle oynuyordu.
Kaşlarımı çatıp sinirle "sen benim beynimi okuyamadığın için sinirleniyorsun sadece!" Dedim. Kafasını olumsuz anlamda sallarken "istersem sana bunu belli etmeden yapabilirim, ama ben bu küçük hanımın iznini istiyorum"dedi. Ağzım açıldığında daha da yüzüme yaklaştı, beni öpüceğini düşündüğüm için ani bir panikle kendimi geriye attım fakat arkamda dolap olduğu için çok uzaklaşamadım. O da daha fazla yaklaşıp tam dudaklarımız birbirine değecekken durdu, dudaklarımı kapattığımda hafifçe dokundu ve geri çekildi. Gözlerimi şaşkınlıkla kırptığımda işaret parmağı ile burnuma hafifçe bir fiske vurdu ve güldü, benimle dalga geçmişti!
Utancımdan kıpkırmızı kesilirken ellerimi nereye koyucağımı şaşırmıştım. Kafasını yana eğdi ve yeniden beynimin içine bakmak istedi, bu sefer izin verdim. Gördüğü daha doğrusu göremediği şey yüzünden şaşırdı ve "aklında hiç mi plan yok" dedi. Konunun değişmesi ile rahatlamış "yok" demiştim.
İçeri falcon girdiğinde derin bir nefes aldım, en azından artık yanlız değildik. İkimize şüpheli bakışlar atarken "ne yapıyordunuz burada?" Dedi. Olduğumuz pozisyon pek de iyi gözükmüyordu
Albert geriye çekilirken bende yere atladım ve "sadece konuşuyorduk" dedim, terlemiş avuç içlerimi arkamda saklamaya çalışıyordum. Falcon çok üstelemeden omuz silkti ve "Neyse size söylemem gereken şeyler var" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maria'nın Laneti
ParanormalSesiyle herkesi laneti altına alan bu kadın bir gün isteğine ulaşamaz...