5 kasım
Son 13 gün
Ruhum mu kötüydü yoksa asıl kötü olan ben miydim? Beni bu boşluğa düşüren şey benim içimdeki pislik miydi yoksa sıradan bir büyü mü?Uzun zamandan sonra ilk defa üzgünlük, neşe harici birşey hissetmiştim. Bu hissi yaşamayalı o kadar çok zaman olmuştu ki bana yabancı geliyordu.
Bu his nefretten başka birşey değildi.
Bütün vücudumun nefretle,sinirle,kötülükle dolduğunu hissettim. Sanki şuan tam olarak bir black hearttım. Kalbimin hissizleştiğini fark ettim.
Bir süre bu yabancı duygulara engel olmaya çalışsam da başarılı olamamıştım, karşımda bana tehlikeli bir şekilde bakan dedeyle göz göze geldim.
"Hainden bahsediyordun" dedim. İlk kelimem bu olmuştu "Bir varlık kendini nasıl da bilir"
Şen bir kahkaha attı "Ah veneno" dedi "Senin o zehirli sözcüklerini öyle bir özlemişim ki..."
Bende onun gibi bir kahkaha attım, uzun süreden sonra ona yeniden nefretle bakmaya başladım. Daha fazla konuşmak istemiyordum, burada daha fazla bulunmak istemiyordum.
Boyut geçişi açtığımda son kez arkama dönüp merak ettiğim şeyi sordum "Diğerleri ile hâlâ görüşüyor musun?"
Gözlerine bir sis çöktü"Hepsiyle değil" dedi "Diğerleri ile az çok görüşüyorum ama Aralarından biri beni reddediyor"
O kişinin kim olduğu hakkında en ufak fikrim yoktu. Zihnine ilişmek istesem de engel olucağını biliyordum, uğraşmak istemedim. Kazanacağımı bilsem de boyuta direk olarak girdim.
Kendimi evde bulamamam ile dudaklarımdan küçük bir "Siktir" çıktı. Nerde hata yapmıştım şimdi?
Kayalıkların olduğu yere ilerlediğimde pamiri gördüm, sırtı dönük bir şekilde oturuyordu.
Bir dizini kırmış diğerini uzatmıştı, elinden birini kırdığı dizinin üstüne koymuş boşta kalanı da yere koymuştu.
Yanımdan tepkisiz bir şekilde Albert geçtiğinde Varlığımı sorguladım, yüzüne baktım ama o Pamirin arkasında ayakta dikilmeye başlamış ve beni farketmemişti.
Nasıl eski bir zamana gelmeye başarmıştım?
Boyutlara girmeden söylediğim şeyleri sorguladım hatamı görmeye çalışarak, sonrasında ise küçük bir detay sayesinde sorunun bende olmadığını anladım. Death son anda gidiş yoluma karışmıştı, sanırım bu anı görmemi istemişti.
İkiside sessiz bir şekilde duruyor karşıyı izliyorlardı, karşısı ise düz gökyüzü idi. Ben bu kadar izlemeye sıkılmıştım.
En sonunda pamir konuşma zahmetine girmişti, sesindeki soğukluk beni afallatırken Alberti hiç şaşırtmamıştı.
"Değdi mi?" Diye sordu. Sorusu Alberte idi ama yüzü ona dönük değildi. Gene uzun bir sessizlik oluştu aralarında, sonra ise Albert cevap verdi "Değdi"
Pamir onun bu sözünden sonra ayağa kalkmış tam karşısında dikilmişti, dediği şeye hem sinirlenmiş hemde üzülmüştü. "Ciddi soruyorum" dedi direterek "Değdi mi?"
Albert ise ezberden konuşur gibi yeniden "Değdi" dedi. Sanki ne dersen de,ne kadar zaman geçerse geçsin fikrim aynı olucak diyordu.
Gözlerimle bizzat pamirin sinirlenişini izledim, ellerini yumruk yapmıştı. Gözleri alev alev yanıyordu, kendini ona değil de ruhuna zarar vermemeye çalışıyormuş gibi tutuyordu. Ama Albert aksine çok daha sakindi, ve onun üzerine gider gibi "Hep değdi, hep de değecek" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maria'nın Laneti
ParanormalneSesiyle herkesi laneti altına alan bu kadın bir gün isteğine ulaşamaz...