Sevdiklerim arasında seçim yapmaya daha geçmişten başlamıştım, bu seçimler benim için oldukça zor oluyordu ama bunu anlamıyorlardı. Ailem dediğin iki insanı ölüme terk etmek oldukça zordu.
İkiside kendilerinin seçilmesini istiyordu fakat ne kadar zor bir karar olduğunu anlamıyorlardı, benim yüzümden birinin ölmüş olması o kadar acı verici bir şeydi ki. İnsanın nefesini kesiyordu
Hayatı boyunca bana hiçbir zaman babalık yapmamış birini seviyordum, bir kez iyi misin diye halimi hatrımı sormamış birini seviyordum,bir kez bile kızım diyip sarılmayan birini seviyordum. Elimde değildi, o benim babamdı ve ne yaparsa yapsın yeri bende hep ayrıydı, o olmadan yaşayamazmış gibi hissediyordum fakat hiçbir zaman da yanımda olmamıştı.
Bu kadar şeye kıyasla birde Alberti düşünüyordum, bana herhangi bir zararı olduğunu görmemiştim ki zaten eskiden de çok fazla yakınmışız. Geçmişi hatırlamıyorum diye onu seçmemem çok Adaletsizlik olmaz mıydı? Onu nasıl ikinci kez ölüme terk edebilirdim ki? Birincisinde yaşattığım acıyı devam ettirip nasıl ikinci kez yaşatıcaktım?
Peki ya babam.Canımdan, kanımdan bir parça, onun nasıl ölmesine razı gelicektim? Nasıl onu ölüme terk ettikten sonra hiçbir şey olmamış gibi yapıcaktım? Bu hikayede neden onlardan birinin ölmesi zorunluydu?? Ben ölsem olmuyor muydu?
Hep düşünürdüm, insanlar benim ve başka birisi arasında seçim yapması gerekirse kimi seçer diye. Hiçbir zaman da düşünceme göre beni seçmemişlerdi, böyle düşünmek, seçim yapılması gereken kişi olmak kolayıma gidiyordu. Hiçbir zaman seçim yapması gereken kişi olucağım aklıma gelmezdi, annem ile babam arasında bile sevgi ayrımı yapmamaya çalışan biriydim ben, şimdi nasıl sevdiğim iki kişinin ölümüne sebep olucaktım?
Albert gözlerimin içine bakmış ve benden bir cevap bekliyordu, babamı kurtarmayı seçicem desem kalkıp gidicek gibi duruyordu. Seni seçicem dersem ise bir daha babam olmayacaktı, bunu her diyişimde aklımda yankılanan o cümle yeniden konuştu
Önceden var mıydı?
Derin bir nefes aldım ve "nolursun düşünmeme izin ver" dedim. "Çok zor bir karar bu"
Kafasıyla beni onayladı ve başka birşey demeden ayağa kalktı, hızla elini tutup "daha kararımı bile vermedim!" Dedim. Elimi elleri arasına alıp "sadece eve gidiyorum" dedi.
"Bende seninle gelebilir miyim?" Diye sordum. Derin bir nefes verdi ve "kararın ne olursa olsun senin yanında olucam" dedi "son nefesime kadar"
Kısaca eğer benim ölümümü seçersen bile son nefesimi verene kadar seninle olacağım demek istemişti, peki ya ben onun son nefesini vermesini istemiyorsam?
Onu kafamla onaylayıp peşinden gitmeye başladım, elimi tuttuğunda yanlız olmadığımı iliklerime kadar hissettim. Herşey boka batmış gibi gözükse de o hâlâ benim yanımdaydı, evin önüne yaklaştığımızda "işlerim var benim biraz" dedi. Gidiceğini anlamıştım, "tamam" dedim ve yollarımızı ayırdık. Ben eve doğru girerken oda bahçeden dışarı çıkıyordu, söylene söylene girdim içeri.
Kafam oldukça ağrıyordu üstelik daha öğlen olmasına rağmen uykum vardı, biraz açılmak adına kendime kahve yapmak istedim. Tam mutfağa girdim ki tanımadığım birini görmenin şokuyla bağırdım "AAAA!"
adam kulaklarını kapattı ve ben sustuğumda "Mariadan daha yüksek sesin var amına koyayım!" Dedi. Küfürü duymam ile "sen Türksün" dedim. Kafasını onaylamaz bir şekilde salladı ve "hayır! Sadece burada çok zaman geçirdiğim için ağzıma dolandı"dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maria'nın Laneti
ParanormalSesiyle herkesi laneti altına alan bu kadın bir gün isteğine ulaşamaz...