28. bölüm(Yakıcı dokunuşlar)

4 2 0
                                    

Ellerimle birlikte ruhumda zincirlenmişti, acı çekiyordum ve hayır bu acı fiziksel bir acı değildi.

Lider olup Mariayı öldürecektim, bütün uğraşım yeniden elimden alınmıştı.

Boyutlarda 50 den fazla iğrenç varlık vardı, onları tek tek indirecektim fakat Albert ben daha başlayamadan olaya el atmış beni engellemişti.

Bunu beni bağlayarak yapacağını asla tahmin etmediğim için şaşırmıştım, ayrıca babamın beni kaçırdığını bildiğini düşünüyordum. Beni getiren kişi kimdi ve ona neden gerçekleri anlatmamıştı? Aklımda bir sürü soru vardı fakat cevap alamıyordum, üstüne gitsem bile etkilenmiyor ağzını açmıyordu.

"Beni ne kadar bu şekilde tutabilirsin ki?" Dedim. Ayağa kalkıp ellerimi çözerken "bu kadarı yeterli" dedi. Sadece konuşana kadar mı bağlı kalmamı istiyordu gerçekten de?

Kesinlikle beni bağlama sebebi çok daha farklıydı, benim ondan sakladığım şeyler gibi onun da benden sakladığı şeyler vardı.

Bileklerimi ovuştururken yatakta doğruldum, gözlerimi odasında gezdirdim. Buradaki huzuru yeniden hissettiğimde içime derin bir nefes çektim. Albertin eskiden okulumu bırakmak zorunda kaldığım için beni boyutlarda savcılık gibi bir konuma sokmaya çalışması, kendi ayaklarımın üzerinde durabilmem için verdiği çaba gözlerimin önünden geçti.

Anlamadığım herşeyi tek tek anlatıp yardımcı oluyordu, sevgiliyken ki nezaketi dün gibi aklımdaydı. Eski zaman içime dolarken daraldığımı hissettim, evim dediğim yere savaş açıp çoğu kişiye zarar vermek benim de isteyeceğim birşey değildi.

Odası eskisi gibi değildi, ilk geldiğim zamanki gibiydi. Ben buraya ilk geldiğimde bana dair bir iz yoktu ve sevgililikten sonra odasını benim zevkime göre de değiştirmişti.

Ders çalışabilmek için bir çalışma masası, makyaj için ayrı bir masa almıştı. Ayrıca duşa benim bakım ürünlerimi de ekleyip dolabında yer açmıştı.

Şimdi ise baktığımda masaya dair bir iz yoktu, kıyafetlerimin de burada olduğunu sanmıyordum. Gerçi kızmıyordum da, ben olsam onun kıyafetlerini yakar geriye iz bırakmazdım.

Ayağa kalktım, vücudumda büyük bir ağrı hissettim, pis hissediyordum. Kolumda kurumuş kanlar canımı yakıyordu, ayrıca gözümdeki makyaj akmış yüzümü dehşet bir hâle çevirmişti.

Duşa girmek istiyordum.

Alberte döndüm, sandalyeyi kenara kaldırmış yatağı düzeltiyordu "Duşa ihtiyacım var" dedim. Eliyle banyonun yerini işaret ederek "Çıkıyorum şimdi" dedi.

Kapıya ilerlediğinde onu durdurdum "Bilekliğim yok" dedim "Seninle nasıl iletişime geçeceğim"

Bir süre düşündükten sonra boynunu eğip bir kolye çıkarttı, bu kolye Ogün partide taktığım kolye ile aynıydı. Elime vermeden arkama dolaştı, saçlarımı tek bir omzumda toplayıp kolyeyi taktı. Karşıma geçtiğinde cebinden bir kolye daha çıkarttı ve kendine taktı.

Oda kendisini temsil eden bir kolyeydi, beyin şeklindeydi.

"Birşey olursa haber edersin" dedi. Onu kafamla onayladım, tam kapıya ilerlemişti ki şansımı yeniden denemek istedim "Son birşey daha" dediğimde durdu. Arkasını dönmeden "dinliyorum" dedi.

"Sarahgil yaşıyor mu?" Dedim. Bunu derken sesimin titremesine mâni olamadım. Olduğu yerde bir süre bekledi, sağ eli yumruk haline geldi. Bunu saklamak içinde elini cebine soktu

"Natalia yı son anda kurtardım" dedi. Devam etmesini bekledim fakat öylece durmaya devam etti, yatağın yanına ilerleyip başlığından destek aldım "Peki ya sarah?" Dedim. Lütfen yaşasın, yaşıyor olsun.

Maria'nın Laneti Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin