Prof. Mcgonagall elleri belinde bize bakiyordu.
"Bu iki sene önce de yaşanan bir olaydı, hala akıllanamadınız sanırım?!" dedi. Draco'yla yan gözle birbirimize baktık. Utançtan Profesör'ün yüzüne bakamıyordum.
"Özür dileriz Profesör, uyku tutmadı haklıs-"
"Durumun ciddiyetinin hala farkında değilsiniz anlaşılan. Sizi Profesör Dumbledore'un odasına götürmeyeceğim. Şimdilik tabii. Bu sizi son uyarışım olacak. Bir daha görürsem olacakları tahmin edemezsiniz!" dedi Prof. Mcgonagall sözümü keserek.
"Bir daha olmayacak, tekrar özür dileriz." dedi Draco. Sonra kolumdan tutup beni hızlıca oaradan uzaklaştırdı. İçeriye girdik ve merdivenlere yöneldik. Bir süre sessizlik oldu. Rahatsız edici bir sessizlik olduğu için bozma kararı aldım.
"Atılma ihtimalimiz vardı biliyorsun değil mi?" dedim tedirgin bir şekilde. Hızlı yürüdüğümüz için yol ayrımına gelmiştik. Durduk.
"Evet, ama her şekilde değer." dedi ve gülümsedi. Utandım ve yutkundum. Aşağı bakıyordum. Kafamı kaldırdım ve gülümsedim. Utandığım için göz temasından kaçınıyordum.
Anlamış olacaktı ki uzatmadan "İyi geceler." dedi.
"Sana da." dedim ve arkamı döndüm. Ortak salona doğru yürürken gülümsemem bir türlü suratımdan gitmiyordu.
🤍
"Neden ya, neden gidemiyoruz ki bu çok adaletsiz!" Hermione yanında duran mendil kutusundan bir mendil uzattı."Daisy saçmalama artık lütfen! Bunun için ağlanır mı kendine gel." dedi. Son cümlesinden sonra ağlamamı kestim ve duraksadım. Sonra Hermione'nin suratına bakıp olduğum duruma bir kahkaha attım. O da gülmeye başladı. Mendili alıp gözyaşlarımı sildim.
"Hogsmeade'e başka bir sefer daha gitme şansımız var mı ki?" dedim kaşlarımı umutsuz bir şekilde kaldırıp.
"Var tabiki! Ben sordum." dedi Hermione. Kafamı salladım. Üstümü başımı düzelttim ve Hermione'yle birlikte aşağıya indik. Hogsmeade vardı ve biz Harry ile gidemiyorduk, ailemiz imzalayamadığı için... Aşağıya indiğimizde herkes dışarıdaydı, gitmeyen çok az öğrenci vardı. Harry'nin yanına koştum.
"İyi misin?" dedi Harry. Başımı salladım ve gülümsedim. Ron ve Herm ile vedalaştık. Onlar arkalarını dönüp gittiler, biz de Harry ile birbirimize bakıp gülümsedik.
"Ben kütüphaneye gideceğim, bir kaç ödevim duruyor. Gelmek ister misin?" dedim. Tam o sırada karşımızdan Profesör Lupin geçiyordu.
"Benim Profesörle konuşmam lazım, sen git ben gelirim." dedi. Onu onayladım ve kütüphaneye doğru yürümeye başladım.
Kütüphaneye vardığımda gerekli kitapları bulmaya koyuldum.
"Daisy?" Arkamı döndüğümde Draco'yu gördüm. Gözlerimi kocaman açtım.
"Draco! Sen g-gittin sanıyordum. Neden gitmedin?" dedim.
"Şey, sen Profesör McGonaggal'dan izin almaya çalışırken seni duydum, takılırız diye düşündüm. Hem zaten ne yapacağım orada? Daha önceden gitmiştim." Yüzümde hafif bir tebessüm belirdi.
"Ah anladım, iyi yapmışsın takılırız tabii." dedim. Elimdeki kitabı geri rafa bıraktım. Birlikte kütüphaneden çıktık ve dolaşmaya başladık. Aynı zamanda sohbet ediyorduk. Onunla sohbet etmek gerçekten çok hoşuma gidiyordu.
"Seninle konuşurken gerçekten vakit çok hızlı geçiyor!" dedim gülerek. Yemek saati gelmişti. Büyük salon normal olarak olduğundan daha da sakindi. Harry'nin yanına oturdum.
"Ne konuştunuz Profesör ile?" diye sordum.
"Onu boşver de, pelerinle gizlice gitmeyi düşünüyorum." dedi.
"Nereye?"
"Hogsmeade."
"Saçmalama Harry! Yakalanırsan fena olur."
"Yakalanırsak olacak o." Gözlerimi devirdim.
"Hayatta böyle bir şey yapmam!"
🤍
"Bunu yaptığımıza inanamıyorum Harry!" Harry'nin koluna girmiş, pelerine sığmaya çalışıyordum. Filch'e yakalanmamak için Çapulcular Haritası'nı kullanıyorduk.Hogsmeade'e vardığımızda direkt Hermione ve Ron'u aramaya koyulduk. Prof. McGonagall'a pek gözükmemeye çalışıyorduk. Hava soğuktu, karlıydı.
"Hey Harry! Daisy!" Arkamızı döndüğümüzde Hermione ve Ron'u gördük. Hızlıca yanlarına gittim.
"Hey bağırmayın, gizlice geldik!" dedim.
"O belli zaten." dedi Ron.
"Bir yerde mi otursak, çok sıkıldım!" dedim.
"Şurada bir yer olacakt-"
"Durun bir dakika!" diyerek Harry, Ron'un sözünü kesti. Baktığı yöne baktığımda bir kadın ve bir adam Sirius Black hakkında konuşuyorlardı.
"Sirius Black Hogsmeade'deymiş!" dedi kadın. Aralarında biraz daha konuştular fakat bu konuşmalardan ilgimi çeken tek bir cümle vardı.
"Harry ve Daisy Potter için buradalar!" Sonra ikisi de bir kapıdan içeri girdiler. Harry ile bakıştık. Sonra kafamı çevirip Ron ve Hermione'ye baktım. Fakat kafamı geri çevirdiğimde Harry yoktu.
"Harry!" dedim. Bağırmayın dedikten sonra ben.
"Neler oluyor? Siz ne alaka?" dedi Ron.
"Bir dakika Ron." dedi Herm. Harry resmen yoktu. Yakınlarda bir kayaya oturup beklemeye başladık. Bir kaç dakika sonra kapıdan çıkan ayak izleri gördük.
"Şuna bakın!" dedi Hermione. Ayak izlerini takip etmeye başladık. Ayak izleri bizi kimsenin olmadığı bir yere götürdü ve bir kayalığın başında ayak izleri son buldu. Yavaşça kayanın yanına yaklaştım. Ağlama sesleri duyunca Harry olduğundan emin oldum ve pelerini kalırdım.
"Harry, ne oldu?" dedim ona sarılarak. Hermione ve Ron da yanımıza çömelmişlerdi.
"O pislik ailemizi öldürmeye çalışmış, onlara ihanet etmiş! Bir de üstüne üstlük bizim vaftiz babamız olmuş ve hala da öyleymiş!" Harry'nin söyledikleri karşısında ağzım açık kaldı. Gözlerimin yavaş yavaş dolduğunu fark eden Harry, bana sarıldı.
"Umarım beni bulur, umarım beni bulur da onu gördüğüm yerde öldürürüm!" dedi. Harry'e sarılmayı bıraktım. Hermione gülümsedi ve elini, dizlerimdeki elimin üstüne koydu.
"Düzelecek çocuklar, biz buradayız." Bu sefer ağlamaya başladım.
"Ağlama artık, sulu göz! Burnun da kıpkırmızı olmuş zaten, palyaço gibisin!" dedi Ron. Gülmeye başladım. Hem ağlayıp hem gülüyordum. Harry ve Hermione de halime gülmeye başladılar. Evet ağlıyordum belki ama, sonuncu ağlamamın üzüntüden olmadığı kesindi.
🤍oylamayı unutmayın asklarımm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙂𝙞𝙧𝙡 𝙞 𝙣𝙚𝙫𝙚𝙧 𝙡𝙤𝙫𝙚𝙙 𝙤𝙣𝙚 𝙡𝙞𝙠𝙚 𝙮𝙤𝙪 • 𝙙.𝙢𝙖𝙡𝙛𝙤𝙮
Fanfictionkitabin gidisati filmlerle ayni olmayacak, bilginize. (tum haklari azkaban'daki belatrix'in kolyesinin icinde saklidir.)