Hogwarts'a geri döndüğümüzde Harry Prof. Remus Lupin'den Ruh Emiciler için ders almaya başlamıştı. Benim hayatımda ise, her şey nopnormaldi (böyle bi kelime var mı bilmiyorum.).
O gün Hagrid'in evine gitmeye karar vermiştik.
"Hagrid, şu şey neden bahçende bağlı?" dedi Ron camın önündeki Hippogriff'i göstererek. Hagrid bize sıcak çaylar demlerken, bu sorunun üstüne duraksadı.
"Bay Malfoy, profesör olmamı istemiyor. Hippogriff, öğrencilere saldırabilir diye beni şikayet etmiş. Bunu da beni yine profesörlükten aldırmak için kullanıyor." Bu sözlerin ardından yüzüm düşmüştü.
"Malfoysun babasının sıkıntılı olduğunu biliyordum ama bu kadarını da beklemiyordum." dedi Hermione. Başımı sallayarak ona hak verdim.
"Neyse Hagrid, sen üzülme. Dumbledore'un buna izin vereceğini sanmıyorum." dedi Harry. Tam ben de ona destek çıkacaktım ki, Harry'nin sesiyle durakladım.
"Ah! Bu da ne?"
"Ne oldu Harry?"
"Kafama taş attı biri." dedi Harry. Dışarıda biri var mı diye baktığımda kulübeye doğru gelen bir kaç kişi gördüm.
"Hey buraya geliyorlar, saklanmalıyız." dedim. Hagrid bizi arkadan bir kapıdan çıkarttı.
"Ucuz atlattık." dedi Ron. Hepimiz kıkırdayarak büyük salona doğru yol aldık.
Akşam yemeği için büyük salona geldiğimizde duraksadık. Her yer ışıl ışıldı... Havada asılı duran mumlar muhteşemdi. Yemekler de bir o kadar lezzetli görünüyordu.
"Burası hep böyle ihtişamlı mıydı yoksa bana mı öyle geliyor?" dedim. Ron gözlerini masadan ayırmadan;
"Onu bunu bilmem ama, elimde olsa hepsini yerim. Şunlara bak!" dedi ve hızla yerimize doğru ilerledi. Hermione ile bakıştık ve gözlerimizi devirdik. Masaya doğru giderken gözün istemsizce(aynen kanka istemsizce) Sly masasına doğru kaydı. Draco'yla göz göze gelince gülümsedim. O da gülümsedi. Masaya oturduk. Aradan çok vakit geçmeden her yer doldu ve Dumbledore konuşmaya başladı.
"Herkes dikkatini buraya versin lütfen. Öncelikle herkese afiyet olsun. Yemeğinizi bölmek istemezdim ama bugün yeni bir öğrencimiz var. William Windsor." Kapı açıldığında hepimizin gözleri kapıdaydı.
(Kravatını yeşil beyaz olarak düşünün.)William denen çocuk önümüzden geçerek Dumbledore'nin yanına giderken herkes (özellikle kızlar) kendi aralarında fısıldaşıyorlardı. William Dumbledore'un önüne geçip elini kendi göğüsüne koydu ve hafifçe eğilerek saygıyla selam verdi. Dumbledore tekrar konuşmaya başladı.
"Kendileri Beauxbatons Sihir Akademisi'nden geldiler. Bay Windsor'un binası önceden seçilmişti. Bay Windsor, binana geçebilirsin." dedi Dumbledore. William Slytherin masasında boş bir yere oturdu. Demek binası Slytherin seçilmişti... Normalde önyargılı yaklaşırdım fakat malum, Draco da orada. E buradan da her Slytherin'linin kötü olmadığını anladık!
Herkes yemeğini bitirdiğinde bizimkiler hala masada sohbet edip gülüşüyorlardı. Lavaboya gitmem gerekiyordu bu yüzden masadan kalktım.
"Çocuklar, ben lavabodayım." dedim kalkarken. Hermione kolumu tuttu ve;
"Gelmemi ister misin?" dedi. Gülümseyerek başımı hayır anlamında salladım ve masadan kalktım. Büyük Salondan çıkarak lavaboya doğru ilerledim. İşim bittiğinde tam çıkacaktım ki erkekler tuvaletinden bir ses duydum. Biri düşmüştü sanki. Yavaşça oraya doğru gittim. Yerler ıslak olduğu için adım sesleri duyuluyordu. Ayağa kalkmaya çalışan birini gördüm fakat arkası dönüktü.
"Yardıma ihtiyacın var mı?" dedim tereddütle. Arkasını döndüğünde bu kişinin William olduğunu gördüm. Bana doğru yürümeye başladı.
"Ah hayır teşekkürler, ufak bir kazaydı." dedi ve gülümsedi. Ben de gülümsedim. Arkamı döndüm ve çocukların yanına gitmek için yürümeye başladım.
"Hey, bir saniye." dedi arkamdaki ses. Arkamı döndüm.
"Aslında bir şeye ihtiyacım var. Buraya gelirken bile zorlandım. Bir türlü yolu bulamadım. Eğer işin yoksa bana sadece önemli yerleri gösterebilir misin?" Gülümsedim ve kabul ettim. Yolda yürürken konuşmaya başladık.
"Demek Beauxbatons Sihir Akademisi'nden geldin. Orası nasıldı?" dedim.
"Güzeldi tabii ama burası kadar değil. Aslında hep buraya gelmek istemişimdir, fakat ailem hiçbir zaman bu okula gelmemi istemediler. Güvenilir olmadığını söylediler bu yüzden o dönem kendi yaşadığımız yerde yani Fransa'da bir okula gitmek zorunda kaldım."
"Şimdi neden orayı bırakıp buraya geldin peki?" dedim. Kaşlarını çattı.
"Ailem... Vefat edince mecburen buradaki teyzemin yanına geldim." dedi. Ah şu merakın yüzünden bir kere susmuyorsun Daisy!
"Ben çok özür diler-"
"Sorun değil. Bilmiyordun." diyerek sözümü kesti.
"Şey aslında benim daha doğrusu benim de ailem ben daha bebekken ölmüş. Ah, sana ismimi söylemedim! Ben Daisy, Daisy Potter." Elimi uzattım. Gülümseyerek sıktı.
"Ah ismini duymuştum. Meşhur Daisy ve Harry Potter." dedi. Sonrasında beni baştan aşağı gözleriyle süzdü.
"Güzel olduğunu söylemişlerdi, fakat bu kadarını da beklemiyordum." dedi. Utanarak başımı eğdim.
"Saol." demekle yetindim.
Ona bazı sınıfları, astronomi kulesini, ve diğer bilmesi gerken yerleri gösterdikten sonra saatin geç olduğunu farkettim. Artık binalara doğru yol alırken yolda biriyle karşılaştık.
"Ah Draco! Selam. William'la tanış!" dedim. Draco yanımıza geldi ve William'la el sıkıştılar.
"Draco Malfoy ben."
"Memnun oldum Draco. Benim ismimi zaten öğrendin fakat yine de söyleyeyim. William Windsor."
"Soyadını duydum Windsor. Babamla baban iyi anlaşır." dedi Draco.
"O zaman yandık desene..." diyerek mırıldandım kendi kendime.
"Efendim?"
"Yok bir şey. Neyse Draco, sen William'a binayı gösterirsin. Tekrar memnun oldum William! Görüşürüz Draco!" dedim ve oradan ayrıldım. Gry. Binasına geldiğimde odama girdim ve direkt kendimi yatağa attım. Daha düşüncelerimi dinlemeden uykuya dalıverdim.
Oylamayı unutmayın asklarrr
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙂𝙞𝙧𝙡 𝙞 𝙣𝙚𝙫𝙚𝙧 𝙡𝙤𝙫𝙚𝙙 𝙤𝙣𝙚 𝙡𝙞𝙠𝙚 𝙮𝙤𝙪 • 𝙙.𝙢𝙖𝙡𝙛𝙤𝙮
Fanfictionkitabin gidisati filmlerle ayni olmayacak, bilginize. (tum haklari azkaban'daki belatrix'in kolyesinin icinde saklidir.)