1. Yaşanamamış Çocukluk

317 115 454
                                    

Bütün mutlu aileler birbirlerine benzerler, her mutsuz ailenin ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.

~Lev Tolstoy~


Marketten annesinin istediği unu ve yumurtaları alıp oradan ayrıldı. Ağır poşetler elinde, yorgun bir şekilde marketin kapısına yöneldi. Kapıyı itip dışarı adımını attığında, aniden yüzüne çarpan soğuk damlalarla irkildi. Gökyüzü gri bulutlarla kaplanmıştı ve yağmur damlaları hızla düşüyordu. Serin rüzgar, ıslak caddede çarpan su damlalarıyla birlikte ürpertici bir hava yaratmıştı. Yazda yağmur da neyin nesi? diye düşündü sinirle ve omuzlarını silkerek içini çekti. Havanın bu ani değişikliği onu fazlasıyla rahatsız etmişti. Yazın ortasında, sımsıcak bir günde böyle bir yağmur beklemiyordu.

Islanmamak için hızlıca markete geri döndü. Marketin girişinde bekleyip üzerindeki su damlalarını silkeleyerek biraz toparlanmaya çalıştı. Ardından cebinden telefonunu çıkarıp annesini aradı. Parmakları hızla ekranda dolaştı, sonunda annesinin numarasını bulup aramayı başlattı. Telefonun birkaç kez çalmasından sonra annesi açtı.

"Anne," dedi sabırsız bir tonda, "market çok uzakta değil zaten. Şemsiye ile yanıma gelir misin? Bu yeni kıyafetlerimle ıslanmak istemiyorum."

Annesi derin bir nefes aldı, sesi biraz endişeliydi. "İyi de ben yemek yapmakla meşgulum. Nasıl geleyim?"

Oğlu, annesinin bu cevabına biraz kızgın, biraz da şaşkın bir şekilde yanıt verdi. "Yemeği sonra da yapabilirsin. Oğlundan önemli değil ya."

Annesi, bu söze karşılık biraz daha kararlı bir tonla cevap verdi. "Ama bu yemek çok önemli. Nedenini sen de biliyorsun zaten."

Bu sözler oğlunun sinirini biraz daha arttırdı, ama içinde bir yerlerde annesinin haklı olduğunu da biliyordu. Yine de, kendi durumu ona daha önemli geliyordu. "Peki, anne. Ben cevabımı aldım. Ama acaba unsuz ve yumurtasız o keki nasıl yapacaksın?" dedi, sesinde hafif bir alay vardı.

Annesi bu sözleri duyunca bir an durakladı. Ardından, çaresiz bir şekilde oğluna yardım etmeye karar verdi. "Bekle, birkaç dakikaya oradayım," dedi ve telefonu kapattı.

Telefonu kapattıktan sonra, oğlunun yüzüne hafif bir gülümseme yayıldı. Annesinin geleceğini bilmek onu rahatlatmıştı. Marketin girişinde beklerken, yağmurun sesini dinledi ve annesini beklerken sıkılmamak için etrafındaki insanları izlemeye başladı. Boş boş beklerken en sevdiği aktivite, çevresindeki insanları inceleyip onların kıyafet tarzlarını yorumlamaktı. Farklı stiller ve renk kombinasyonları onun ilgisini çekerdi. Kimi insanlar klasik, kimi spor giyinmişti. Bazılarıysa modaya uygun kıyafetler giymiş, özenle hazırlanmış gibiydi. Özellikle yağmurlu havada şık görünenler ona ilginç gelirdi; çünkü böyle günlerde çoğu insan sade ve rahat giyinmeyi tercih ederdi.

Ara sıra sevgililerin birbirleriyle tartışmalarına tanık olurdu. Bu tip durumlar onun için ekstra eğlenceli olurdu, çünkü tartışmaların nedenini ve tarafların tepkilerini tahmin etmeye çalışırdı. Birinin öfkeli yüz ifadesi, diğerinin suçlu bakışları... Bunlar onun için adeta bir tiyatro sahnesiydi. Ancak bugün sıkıcı ve monoton geçiyordu. Herkes yağmurdan kaçmaya çalışıyor, kimse uzun süre durup birbiriyle tartışmaya vakit ayırmıyordu.

Diğer insanlar ise eğleniyor gibi görünüyordu. Marketin önündeki geniş kaldırımda, bir baba kızı ile birlikte yağmurda eğlenceli bir şekilde ıslanmanın keyfini çıkarıyordu. Baba, kızını kucağına almış, onu döndürerek güldürüyor ve küçük kızın neşeli çığlıkları yağmurun sesine karışıyordu. O, bu tip sahneleri her gördüğünde hep imrenerek bakardı. Bu saf neşe ve basit mutluluk anları onun için her zaman çekici olmuştu. İçten içe, o anın güzelliğini takdir ederdi; ancak aynı zamanda ıslanmayı hiç sevmezdi.

Sihirli Dünya: Varislerin Yükselişi +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin