~Yüreğinin gitmek istediği yere gidemiyorsan işte o zaman yaşamak sadece nefes almaktan ibarettir.~
Stephen, bir ağacın gölgesinde oturup dinleniyordu, yavaşça enerji topluyordu. Etrafı dolaşmaya karar verdiğinde, annesini yanında hissettiği bir duyguyla doluydu; ancak onun hakkında hiçbir şey bilmiyordu. O kaybolduğunda, Layla da hayatını kaybetmişti, bu yüzden onu hiç canlı görmemişti. Onun ölme nedenini bile bilmiyordu ve diğerlerinden sormaya da çekiniyordu. Sadece portrelerden onun hakkında bir fikri vardı. Layla, biraz balık etli birisi gibi görünüyordu, gözleri tıpkı Stephen'ın gözleri gibiydi. Yüz hatları genel olarak Amber'ın yüz hatların ile benzerlik gösteriyordu. Bu düşüncelerle dolu bir şekilde, bahçenin içinde dolaşırken, geçmişle olan bağını keşfetmeye çalışıyordu.
Bahçeyi dolaşırken, Stephen daha önce fark etmediği bir detaya takıldı: masaların sayısında artış vardı. Babası, oğlunun bu bahçeyi ne kadar sevdiğini anlamış olmalı ki ona özel masalar yaptırmıştı. Hizmetçilerden biri çay tepsisiyle yaklaştı ve masayı tatlılarla donattı. Prenslik zorluğuna rağmen, bu tür özel ayrıcalıkların tadını çıkarmak oldukça keyifliydi. Babasının, ona özel olarak hazırlattığı bu masalarda vakit geçirirken, kendini özel ve değerli hissediyordu. Tatlıları yemek, masanın üzerindeki lezzetli ikramlarla birlikte bahçenin manzarasını izlemek de ayrı bir zevkti. Bu anın keyfiyle, zamansız bir huzur ve mutluluk hissi içindeydi.
David, sert adımlarla yaklaşarak, "Prensim, eğitimleriniz başlıyor," dedi.
Stephen şaşkınlıkla sordu, "Ne zaman başlıyor, David Amca?"
David, ciddiyetle yanıtladı, "15 dakika sonra, efendim. Majesteleriniz sizi diğer çalışanları böyle çağırmamanız konusunda uyarmıştı. Kralımız bana emir verdi. Siz ne zaman yanlış üslupta konuşursanız, sizi uyarmamı istedi."
Stephen, David'in sözleriyle biraz sarsıldı ve kendi tutumunu gözden geçirdi. David'in yüzünde yine keder belirtileri vardı. Küçük meselelerin prensin itibarını zedeleyebileceği endişesini taşıyordu. Şato çalışanlarının, özellikle de soylularla ilgili dedikodulara bayıldığını çok iyi biliyordu. Ancak Stephen, soylu bir ailede büyümemişti, bu yüzden bu sosyal sisteme alışması zaman alıyordu. Her ne kadar soylulukla ilgili konvansiyonlara tam olarak uymasa da, kendi içindeki değerlere sadık kalmaya çabalıyordu. Bu süreçte, hem kendini hem de çevresini daha iyi anlamaya çalışıyor, kendi kimliğini bulma yolunda ilerliyordu.
"Özür dilerim, hâlâ alışamadım. Benden büyük insanların beni böyle çağırması bana garip geliyor," dedi Stephen içtenlikle.
David, onun endişesini anlayışla karşıladı ve şöyle yanıtladı: "Yakında alışırsınız, ekselansları. Şunu da belirtmeliyim ki bundan sonraki eğitiminiz sihir eğitimi." Bu sözlerle Stephen'ın gözleri parladı. Bugün onun için büyük bir gün olacaktı çünkü Seçilmişler'le, yani diğer takım arkadaşlarıyla tanışacaktı. Bu tanışma, onun için heyecan verici bir yeni başlangıç olacaktı.
"Bilgilendirme için teşekkürler," dedi Stephen kibarca. David'in kafası karışık olmalıydı, çünkü Stephen'dan bir tepki alamadan sessizce çıkmıştı. Saraydaki tüm işler ona yüklendiği için David'in meşgul olması mümkündü. Stephen, bu durumu umursamadı ve ilerleyen adımlarla hazırlanmak için odasına doğru ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sihirli Dünya: Varislerin Yükselişi +18
FantasíaSihirli Dünya Serisinin ikinci kitabıdır! Neredeyse herkesin hayatında kötü şeyler yaşadığı dönemler olmuştur. Bazılarımız bu dönemlerden daha güçlü çıkarken bazıları birçok şey kaybeder, zayıflaşır. O bu dönemleri deneyimliyordu ama erken bir yaşt...