Sihirli Dünya'da sıradan bir gündü. Periler, güne erkenden başlayarak ışınlanarak işlerine gidiyordu. Geniş ve perilerle dolu sokaklar hareketliydi, ancak bu kalabalık arasında yürüyerek gitmeyi tercih eden iki orta yaşlı adam dikkat çekiyordu. Bu iki arkadaş, yürüyüş yaparken derin bir sohbete dalmışlardı. Diğer periler onlara saygı göstererek yol veriyordu, zira bu adamlar Sihirli Dünya'da saygı duyulan kişiliklerdi.
Albert, temiz havayı derin bir nefesle içine çekti. Sihirli Dünya'nın havasının saflığını ve ferahlığını çok seviyordu. Daha önce Dünya'ya araştırma yapmak için gitmişti, fakat oranın havasının kirliliği onu rahatsız etmişti. Dünya'nın atmosferi, teknolojinin aşırı gelişmesi ve buna bağlı olarak artan kirlilik nedeniyle sağlıksızdı. Ancak, Sihirli Dünya'da teknoloji ne kadar gelişmiş olursa olsun, birçok iş sihirle yapılabiliyordu. Bu nedenle, burada atmosferi kirleten birçok cihaz ve araç gereksizdi.
Albert yukarıdan gelen neşeli çocuk seslerini duyunca, yavaşça kafasını kaldırdı. Sesler, sihirli formunu yeni keşfetmiş 14 yaşındaki dişi perilerden geliyordu. Sihirli formlarına geçtiklerinde kanatları açığa çıkmış ve onlar da bu yeni yeteneklerini keşfetmenin coşkusuyla uçmaya başlamışlardı. Bir perinin kıyafetindeki kırmızı ve ateş sembollerinden, onun ateş sihir elementine sahip olduğu anlaşılıyordu. Yanında uçan diğer peri ise incili, mavi ve deniz kabuklu kıyafetler giymişti, bu da onun su sihir elementine sahip olduğunu gösteriyordu.
Albert, çocukların bu neşeli hallerine baktığında yüzünde sıcak bir gülümseme belirdi. Çocukluk anıları zihninde canlandı. O da çocukken hep kanatları olmasını hayal etmişti, fakat bu sadece dişi perilerde bulunan bir özellikti. Şimdi, bu eski hayali ona saçma geliyordu.
İyi ki böyle kanatlarım olmamış. Çok garip dururdu herhâlde, diye düşündü, hafifçe gülümseyerek.
İki dost biraz daha yürüdüler. Robert sıkılıyordu, bu yüzden yüzü asıktı. Albert, yürürken sağ tarafında duran bir bitki dükkanını fark etti. Dükkanın vitrini, çeşitli renklerde çiçekler ve egzotik bitkilerle doluydu. Vitrinin hemen önünde, rafları süsleyen büyülü bitkiler ve parıldayan tohumlar dikkat çekiyordu. İçeride, yaşlı bir peri, nazik ve bilge bir ifadeyle, çeşitli bitkilerin özelliklerini anlatıyordu. Dükkanın içi, hoş bir çiçek kokusu ve bitki özlerinin hafif aromasıyla doluydu.
Albert, dükkanın önünde durakladı. Çiçeklerin renkleri ve kokuları, onu çocukluğundaki bahçelere geri götürmüştü. Albert, bitkilere aşıktı ve bunun nedeni büyük ihtimalle doğa sihir elementine sahip olmasıydı. Bitkilere her gün özenle bakardı, onlarla konuşur, hatta onlara isimler bile verirdi. Bitkileri, onun diğer çocukları gibiydi; onlara duyduğu sevgi ve bağlılık tarif edilemezdi. Bitki dükkanına girdiklerinde, gözleri hemen bir bonsai ağacına takıldı. Minik, zarif saksısında duran bu ağaç, adeta ona sesleniyordu. Albert, böylesine farklı bitkileri her gördüğünde hemen almak ister, bahçesinde onlara özenle bakardı. Bu bonsai ağacını da daha önce fark etmişti ve işten geldikten sonra kesinlikle satın almayı planlıyordu.
"Albert, senin bu bitki aşkından bıktım," dedi Robert, yüzünde hafif bir sıkıntı ifadesiyle. "Ne zaman bitkiler görsen hep onlarla ilgili konular açıyorsun. Umarım bu sefer de böyle olmaz."
Albert, arkadaşının sözlerine rağmen gülümsemekten kendini alamadı. Robert'ın bu şikayetleri ona yabancı değildi. Yine de, bitkilerin verdiği huzur ve mutluluğu anlatmaya devam etti. "Baksana Robert," dedi, heyecanla bonsai ağacını göstererek. "Ne kadar güzel ve zarif. Bu minik ağaç, doğanın gücünü ve sadeliğini temsil ediyor."
Robert, başını sallayarak iç çekti. "Anlıyorum Albert, ama her seferinde yeni bir bitki almak zorunda mısın? Evinde zaten bir orman yaratmış gibisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sihirli Dünya: Varislerin Yükselişi +18
FantasíaSihirli Dünya Serisinin ikinci kitabıdır! Neredeyse herkesin hayatında kötü şeyler yaşadığı dönemler olmuştur. Bazılarımız bu dönemlerden daha güçlü çıkarken bazıları birçok şey kaybeder, zayıflaşır. O bu dönemleri deneyimliyordu ama erken bir yaşt...