8. Seçilmişler

108 65 27
                                    

Yaklaşık bir haftalık bir süre geçmiş ve teşkilat hızla çalışarak Seçilmişler'i toplamayı başarmıştı. Geriye sadece onların birbirleriyle tanışması kalmıştı ve bu önemli gün nihayet gelmişti. Stephen, her zamanki gibi ışınlanmak için Albert'ın gelmesini bekliyordu. Birkaç saat sonra Albert sonunda geldi, ancak yüzünde gergin ve endişeli bir ifade vardı. Bu durum, Stephen'ı da endişelendirmişti. Albert, içeri girer girmez Stephen'ın annesi Layla ile konuşmaya başladı. Layla ile konuşurken yüzündeki gerginlik yavaş yavaş kayboldu, ancak bu kısa süre bile Stephen'ın merakını ve endişesini artırmaya yetmişti.

Albert, Layla ile olan konuşmasını bitirdikten sonra Stephen'a doğru yaklaştı. "Gidiyoruz, hazırlan," dedi sakin ama otoriter bir sesle.

Stephen, "Zaten hazırım. Ama bir sorum olacaktı, yanlış anlamazsanız," dedi, merak ve biraz da tedirginlikle.

Albert hafifçe gülümsedi, "Tabii, buyur."

Stephen derin bir nefes aldı ve cesaretini topladı, "Annemle neden endişeli bir şekilde konuşuyordunuz?"

Albert, bu sorunun geleceğini bekler gibi, ciddiyetle konuşmaya başladı. "Sihirli Dünya'da seninle ilgili bazı bilgiler var. Senin Sihirli Dünya vatandaşlığın varmış. Rivelia Krallığı'na ait bu vatandaşlık. Sadece bu da değil. Hastane doğum belgen ve hatta Sihirli Dünya'da daha farklı bir babaya sahipsin."

Stephen, Albert'ın son cümlesine kadar sakin bir şekilde dinlemişti, ancak "farklı bir baba" ifadesi onu adeta şoka sokmuştu. Gözleri irileşti, nefesi hızlandı ve bu ani bilgi karşısında şaşkınlığını gizleyemedi. "Farklı bir baba mı? Ne?" diye sordu, sesi titreyerek.

"Evet, bu doğru. Ama Sihirli Dünya'daki baban kanser yüzünden ölmüş," dedi Albert, yüzünde ciddiyetle.

Stephen, şaşkınlık ve inanmazlık içinde, "Şaka yapıyor olmalısınız," dedi, sesi titreyerek. Bu bilgi, tüm dünyasını alt üst ediyordu.

Albert, derin bir nefes alarak, "Bu gerçek, ama Layla ile konuştum. Senin gerçek baban değilmiş o adam ama Layla nasıl yapmışsa öyle göstermeyi başarmış," dedi.

Stephen, annesinin böyle bir şeyi nasıl yapmış olabileceğini anlamaya çalışarak, "Bunu nasıl yapmış ve neden yapmış peki?" diye sordu.

Albert, omuzlarını silkerek, "Bunu ben de bilmiyorum. Bana açıklamayı da reddetti," dedi, yüzündeki endişe ve merak ifadeleri birbirine karışarak.

Stephen, düşüncelere dalmış bir şekilde, "Aslında benim aklıma bir ihtimal geliyor," dedi.

Albert merakla eğilerek, "Neymiş bu?" diye sordu.

Stephen, derin bir nefes alarak, "Bence annem Adalet Kılıcı sahibi olacağımın farkındaydı. Belki de bu yüzden her şeyi önceden ayarladı," dedi, bu yeni teorinin doğruluğunu tartarak.

Albert, bu olasılığı değerlendirerek, "Bilemiyorum. Ama mantıklı gibi geliyor. Her neyse, ışınlanma zamanı. Gözlerini kapat," dedi.

Stephen, peri tozlarının etrafını sardığını görünce bir an için büyünün etkisine kapıldı. Bu ışıltılı tozların etrafında dans etmesi, ona hem büyülü hem de huzur verici bir his veriyordu. Albert'ın yönlendirmesiyle gözlerini kapattı ve ışınlanma gerçekleşti. Gözlerini açtığında, teşkilat binasının önünde durduklarını gördü.

Albert, hızlı adımlarla binaya yönelirken Stephen da onun peşinden gitti. İçeri girdiklerinde, teşkilatın içindeki hareketlilik ve düzen hemen göze çarpıyordu. Büyü kitaplarıyla dolu raflar, çeşitli büyü nesneleri ve eğitim alanları, buranın ne kadar önemli bir merkez olduğunu gösteriyordu.

Sihirli Dünya: Varislerin Yükselişi +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin