5. Yıllardır Saklanılan Sır

129 74 52
                                    

Sonunda eve gelmişlerdi. Uzun ve yorucu bir günün ardından evin kapısının tanıdık sesini duymak, Stephen için bir rahatlama kaynağıydı. Edward her zamanki soğuk tavrıyla, tek kelime etmeden ve Stephen'ı umursamadan evden çıkıp gitti. Stephen, yalnız kaldığı evinde rahat bir nefes aldı. Kafasında dolanan sorulara odaklanabileceği ve gizemli yüzüğü inceleyebileceği bu an, onun için büyük bir fırsattı. Yüzük ve eski bir kılıç hakkında çok az bilgiye sahipti ve bu belirsizlik ona huzursuzluk veriyordu.

Stephen, bilgisayarının başına oturdu. İnternette "Excalibur kılıcı" hakkında araştırma yapmaya başladı. Ekrana yansıyan sonuçlar arasında dolaşırken, sayısız mit ve efsaneyle karşılaştı. Ancak, aradığı somut bilgiyi bir türlü bulamıyordu. Bilgisayarın mavi ışığı gözlerini yormaya başlamıştı. 1-2 saat süren araştırmanın sonunda, aradığı bilgiyi bulamamanın hayal kırıklığına kapılmıştı. Yorulmuştu ve biraz da bıkmıştı. Ertesi günkü sınavı için tekrar yapmanın daha iyi bir fikir olduğunu düşünerek kitaplarına yöneldi.

Bir süre ders çalıştıktan sonra, zihni dolmuş ve dikkatini toplamakta zorlanıyordu. İçindeki huzursuzluk ve yorgunluk, ders çalışmayı iyice zorlaştırmıştı. Biraz rahatlamak için pencereye doğru yöneldi. Pencerenin önünde durduğunda, dışarıdaki manzara dikkatini çekti. Gökyüzü çoktan kararmıştı. Gece, derin bir sessizliğe bürünmüş ve ay, dolunay halinde, parlak ışığını etrafa saçıyordu. Ayın bu eşsiz güzelliği, Stephen'ın içindeki stresi bir anlığına da olsa hafifletti.

Tam bu sırada kapının açılma sesi duyuldu. Layla sonunda gelmişti. Stephen'ın kalbi bir an için hızla çarptı. Layla'nın gelişine sevindi ve onu karşılamaya gitmeden önce yüzüğü saklaması gerektiğini hatırladı. Yüzüğü mavi yatağının yorganının altına dikkatlice sakladı. Yüzüğün güvenli bir yerde olduğundan emin olduktan sonra, Layla'yı karşılamaya gitmek üzere odadan çıktı. Kapıya doğru ilerlerken, evin içindeki sessizlik yerini Layla'nın varlığına bırakıyordu.

"Hoş geldin, anne," dedi Stephen, annesinin kapıdan içeri girdiğini görür görmez. Sesinde hafif bir rahatlama vardı. Günün stresini ve yalnızlığını, annesinin tanıdık yüzüyle bir nebze olsun geride bırakabileceğini hissetmişti.

Layla, oğluna sıcacık bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Hoş buldum, oğlum. Bugün nasıl geçti? Umarım yalnız kaldığın için canın sıkılmamıştır," dedi gayet normal bir tavırla. Layla'nın ses tonu her zamanki gibi sevecendi, sanki Stephen'ın gününün nasıl geçtiğini gerçekten merak ediyormuş gibi. Ancak Stephen, içinde yaşadığı büyük değişikliği annesinin fark etmemesine çok şaşırmıştı. Ya da fark ediyor ama görmezden geliyor. Ama neden? diye düşündü Stephen. Bu düşünce, kafasının bir köşesinde dönüp duruyordu.

"Normal geçti. Neyse, boş ver bunu. Nasıl gözüküyorum?" diye sordu Stephen, sesinde biraz endişe ve merak vardı. Annesinin bakışlarında bir şeyler yakalamaya çalışıyordu. Annesinin cevabına göre kendisinde olup biteni daha iyi anlayabileceğini umuyordu.

Layla, oğluna dikkatle baktı ve yüzünde sıcak bir gülümseme belirdi. "Her zamanki gibi iyi," dedi gülümseyerek. Layla'nın gözlerinde oğluna duyduğu sevgi ve gurur okunuyordu. "Sonunda dış görünüşünle ilgilenmeye başladın. Şükürler olsun!" Bu sözler, Layla'nın oğlunun kendine özen göstermeye başlamasından duyduğu memnuniyeti ifade ediyordu.

"Anne, bende hiç mi değişiklik yok?" diye sordu Stephen, sesinde bir parça endişe ve merak vardı. Gözleri annesinin yüzünde dolaşırken, bir ipucu arıyordu. Annesinin gözlerinde bir kıvılcım, bir farkındalık belirtisi görmek istiyordu.

Layla, oğluna sabırlı ve sevecen bir ifadeyle baktı. "Nasıl olman gerekiyorsa öylesin, Stephen," dedi. Sesinde bir annenin içten sevgisi ve koruyucu tavrı vardı. Ancak bu sözler, Stephen'ı tatmin etmedi. İçinde bir şeylerin değiştiğini hissediyordu ve bu değişikliği annesinin fark etmemesi imkansızdı.

Sihirli Dünya: Varislerin Yükselişi +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin