Multimedya: Jay 💙
Ne kadar zaman geçti bilmiyorum.
Tüm saatler benim için durdu. Zaman kavramını yitirdim.
Bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun altında ıslanmaya devam edip kollarım arasına aldığım Yunho'ya sımsıkı sarılmaya devam ettim.
Sessizdim.
Hıçkırıklarım kesilmiş, sarsıla sarsıla ağlayışlarım son bulmuştu.
Durduramadığım gözyaşlarım sessiz sessiz yanaklarıma süzülüyordu.
Gözlerimi kırpmadan, yağan yağmurun vücutlarındaki kanları akıtıp tertemiz yaptığı kardeşlerimin havada asılı duran bedenlerine bakıyordum.
O psikopat gitmişti.
Şaka gibiydi ama beni öldürmesini en çok istediğim anda öldürmemiş ya da beni kaçırma girişiminde bulunmamıştı.
Hatta öyle ki yanıma gelip omzuma dahi dokunmak istemiş ama sonra yapamayarak hızla yanımdan uzaklaşmıştı.
Başka bir ses duydum bu sefer. Arabanın biri ani bir fren yaparak durmuştu.
Önce tekerleklerin tiz bir sesle bağırtısını, sonra kapının açılıp kapanma sesini işittim.
Dönüp bakmadım.
Bana seslenildi.
"Kang Mi Roo!"
Yanıma doğru koşulduğunu hızlı adım seslerinden anlayabiliyordum.
Sahi? Kime aitti bu ses?
Bangchan. Doğru ya, Bangchan komiser.
Hemen yanıma geldi. Başıma çöktü. Telaşla yüzüme baktı.
"Mi Roo! Mi Roo iyi misin?!"
Bir bana baktı, bir kollarım arasındaki Yunho'ya. Sonra çevresine bakındı. Kıstığı sesiyle:
"Aman Allahım!" dediğini işittim.
Baktığım yere bakmış ve büyük ihtimalle kardeşlerimi görmüştü.
Hızla telefonunu cebinden çıkardı. Birini arar aramaz telefon hemen açıldı ve nefes nefese, dehşete düşmüş bir hâlde sözlerini sıralamaya başladı.
"Felix şimdi vardım ben! Neredesiniz? Bu-bu-bura-burada çok... Çok kötü şeyler olmuş! Çok kötü! Çok korkunç! Mi Roo mu? Mi Roo... Hiç iyi değil o. Jisue'yi göremiyorum."
Ayağa kalktı. Dehşete düşmüş surat ifadesini koruyarak çevresinde döndü ve etrafa dikkatle bakmaya başladı.
"Mi Roo." diye seslendi bir kere daha. Ben cevap vermeyince, "Lanet olsun!" dedi ve koştura koştura ilerledi. Jisue'yi aramaya başladı.
Bu esnada yerde gördüğü, kendi yoluna çıkan psikopatların da yüzlerini açarak bakıyor, çatılan kaşlarıyla tanıdık bir surat olup olmadıklarına bakıyordu.
Birinin daha yüzünü korkuyla ağır ağır açarken pek çok arabanın fren yapma sesini duydum.
Felixler gelmişti sanırım.
İş işten çoktan geçtikten sonra!
"Mi Roooooo! Kang Mi Roo! Mi Roo!"
Felix ismimi bağıra bağıra hızla yanıma koştu. Hemen dizleri üzerine çömeldi. Elini omzuma yerleştirdi. Sımsıkı sarıldığım Yunho'ya baktı. Sonra gözlerimin gittiği yere.
Sertçe yutkundu.
Gelen tüm ekip üyeleri gördükleri dehşet manzara yüzünden oldukça büyük bir şaşkınlık geçiriyor, her birinin ağzından farklı farklı kelimeler dökülüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Bırakma // Lee Felix(✓)
FanfictionGözlerindeki yaşlar taze kanlı yüzündeki kana bulanarak kırmızıya büründü ve kanlı bir şekilde yanaklarında yol yapıp aşağı sarktı. "Beni... İyi tanıyamamışsın." dedi. Sonra gözleri, sicim gibi yaşlar boşalan ve büyük ihtimalle kıpkırmızı olan gözl...