Multimedya: Lee Felix💙
*Bölüm sonu şaşırtıcı.😂*
Gelmiş olduğumuz yer Jongho ve Heeseung'un hâlâ yatıyor olduğu hastaneydi. Minho komiser bana zaten pek yabancı gelmeyeceğini söylemişti.
Aslında biz Felix ve Minho komiserin hastaneye ifademi almaları gerektiğini söyledikleri zaman plan yapmıştık.
Bu plana göre her şey takır takır işliyordu. Minho komiser ve Felix şu ana kadar hiç mesaj atmadığına göre de diğerlerini içerideki gayet başarılı bir şekilde tutuyorlardı.
Minho komiser Felix'in bile bilmediği bir yere beni göndermek istemiş ve, "Onu çok merak ediyorum ama hiçbir şekilde tehlikeye girmemesi için yanına gidemiyorum. Her şeyin anahtarı o. 11'in kimliğini bilen tek kişi de yine o. Onun yanına git, kendini kaybettir. İkiniz de güvende olun. Biz de bu esnada içimizden olduğuna emin olduğumuz 11'i yanımızda tutalım.", demişti.
Oldukça merak ederek Minho komiserin bize adres kağıdında tarif ettiği yerden ilerledik.
Asansörü kullanmadık ve 20 katı merdivenlerden çıktık. Üstelik yangın merdivenleri. Kimsecikler yok.
İlk 5 katı sorunsuz çıksak da sonra her kat çıktığımızda bir müddet oturup dinlendikten sonra çıkmaya başladık.
Sonunda 20.kata nefes nefese, kan ter içinde kalmış bir vaziyette çıktık.
Kağıtta yazılı 2003 numaralı odanın önüne geldik.
Kapıyı tıklattım. Herhangi bir ses gelmedi. Yeniden kapıyı tıklattım. Yine ses gelmedi.
Jay ile aynı anda birbirimize baktık. Aynı şeyi düşündüğümüz belliydi.
Jay hemen beni kolumdan tuttu ve nazikçe arkasına aldı. Belinden tabancasını çıkardı. Elini kapının koluna attı. Hafifçe kolu indirip başını ağır ağır içeri uzattı. Biraz göz gezdirip bana döndü. Kısık bir sesle söz aldı.
"Biraz bekle noona. İçeriyi kontrol edip sana haber vereyim."
"Tamam."
Onu onaylar onaylamaz dikkatli bir şekilde içeri süzüldü.
Ben de çevreme bakınarak beklemeye başladım.
Nihayet 1 dakika bile olmadan Jay kapıyı sonuna kadar araladı.
"Gelebilirsin noona, içerisi temiz."
Hızlı adımlar atarak içeri girdim.
Hastane yatağında biri yatıyordu. Derin bir uykuda gibiydi.
Kapıyı arkamdan kapatıp odaya girdim.
Yatakta yatan kişiye pek çok kablo bağlıydı. Odada yandaki makineden ritimli olarak çıkan sesten başka ses yoktu. Sadece arada yatan kişinin nefes alış verişleri duyulabiliyordu.
Yanına yaklaştım. Ayaklarını uzattığı kısımda genellikle yemek yemeleri için konulan beyaz, küçük, tekerlekli bir masa; masanın üzerinde de bir dosya vardı.
Bunun hasta dosyası olduğunu düşünerek oraya doğru adımladım. Dosyayı elime aldım. İlk sayfayı açtığımda gördüğüm isim beni şaşkına uğratmaya yetmişti.
Hwang Hyunjin.
Herkesin şüphelendiği Hwang Hyunjin burada, hastanede miydi yani?
Minho komiser onun hastanede olduğunu biliyor muydu?
Biliyor işte Mi Roo, biliyor.
Düşünsene. Sana ne söylemişti? Gideceğim yerdeki o kişinin on birin kimliğini açığa çıkarabilecek belki de tek kişi olduğunu söylemişti.
O zaman Hyunjin onun kim olduğunu biliyordu.
Minho komiser de merkezde birinin o psikopat olduğunu düşündüğü için Hyunjin'in canını riske atmamak adına onu sakladı. Böyle miydi yani?
Bir inleme sesi işittim. Yatakta yatan Hyunjin'in yüzü buruşmuştu.
Jay de fark etti.
"Noona, o uyanıyor galiba." dedi.
Derhâl elimdeki dosyayı yerine bırakıp odadan çıktım. Heyecanla koridordaki hemşireye seslendim.
"Hemşire hanım! Bakar mısınız?!"
Beni duyup arkasına döndü. Hemen bana doğru koştu. Odaya girdi. Makinelere ve Hyunjin'e baktı.
"Hasta uyanıyor. Gözünüz aydın."
Sevinerek Hyunjin'in başına geçtim. Psikopatın kim olduğunu bilen kişi şu an uyanıyordu. Hemşire onunla ilgilenirken benim de gözlerim Hyunjin'in üzerindeydi.
Sonunda gözlerini araladı. Gözlerini üst üste kırpıştırdı. Çevresine bakındı.
Beni gördü.
Beni görünce bakışları bende kilitlendi.
Yutkunduğunu gördüm. Ağzını araladı. Kuruyan dudaklarını yaladı. Bir kere daha yutkundu.
Gözlerini hiç üzerimden çekmedi ve bir anda, oldukça güçsüz olan sesiyle;
"Kang Mi Roo."dedi.
İsmimi dile getirdi.
Şaşırmamak elimde değildi çünkü beni tanıyordu. İsmimi biliyordu.
"Beni tanıyor musunuz?"diye sordum kendimi göstererek.
Başını çok hafif bir şekilde aşağı yukarı hareket ettirdi. Beni onayladı. Ardından yine güçsüz sesiyle;
"Di-dikkat et." diyebildi.
Psikopat yüzünden mi bana dikkat etmem gerektiğini söylüyordu?
Jay bir kere daha gözlerini bana çıkardı. Bakışlarını hissederek ben de ona baktım. Çok geçmeden ikimiz de merakla gözlerimizi Hyunjin'e indirdik.
Yutkundum ve kalbimin gümbür gümbür atışı eşliğinde merak ettiğim o soruyu sordum.
"Kime? Kime dikkat etmem gerekiyor?"
Oldukça kuruyan, kurumaktan çatlayan dudaklarını bir kere daha diliyle yaladı.
Kulaklarımı dört açıp ondan gelecek olan cevabı bekledim.
"C- Chan. Ba-Bang... Bang Chan."
...
*40.bölüm final bölümümüzdür.
Ne düşünüyorsunuz bakalım?😏
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Bırakma // Lee Felix(✓)
FanficGözlerindeki yaşlar taze kanlı yüzündeki kana bulanarak kırmızıya büründü ve kanlı bir şekilde yanaklarında yol yapıp aşağı sarktı. "Beni... İyi tanıyamamışsın." dedi. Sonra gözleri, sicim gibi yaşlar boşalan ve büyük ihtimalle kıpkırmızı olan gözl...