BÖLÜM 17

10 3 0
                                    

Merhaba canlarım. Nasılsınız? Yeni bölümümüz yayında. Şimdiden keyifli okumalar dilerim.

Okumaya başladığınız tarihi ve saati yazın lütfen.

--------------------------------------------------------------

Algın, Yetkin'e böyle davranmaktan pişmanlık duysa da, sırf kendini rahatlatabilmek için, içindeki duyguyu yok etmeye çalıştı.

Pişmanlık, aşk meşk halleri bana göre değildi. Hele ki Emrah'ın ona yaşattıklarından sonra hiç. Tekrar kalbinin kırılmasına, o iğrenç duyguların yeniden ortaya çıkmasına izin vermek istemiyordu.

Gözlerini kapayıp uyumaya çalıştığında, aklına yaşadıkları geldi. Tuvalete gittikten sonra içeri giren adamlar tarafından bayıltılması, gözlerini açtığında kendini bulduğu ev ve sonrasındaki yaşananlar... Bütün bunlar onun için o kadar ağırdı ki, zihninde ve tüm benliğinde kocaman yaralar açmıştı. Emrah'ın yaşattıkları ile bunlar birleştiğinde, kendini çok yorgun hissediyordu. Hayattan vazgeçmek daha kolay geliyordu. Hiç değilse daha fazla acı çekmezdi. Kurtulurdu.

Sesli bir şekilde küfrettiğinde Algın'ın sesini duyan Yetkin, hemen gözlerini açmış ve yarı uykulu sesiyle "Ne oldu? Sen iyi misin?" diye sormuştu.

Algın, sağ eli alnına giderken "İyiyim." dedi ama yalan söylüyordu. Aslında hiç ama hiç iyi değildi. Bakışlarını Yetkin'e döndürdükten sonra "İyi olmamam için bir sebep mi var?" diye sordu.

"Var ya." dedi Yetkin titreyen sesiyle. "Yaşadıkların..."

Algın, yattığı yatakta zar zor doğrulduktan sonra ağlamamak için kendini tutmaya çalıştı. "Yaşadıklarım seni ilgilendirmez." dedi sert tavrını sürdürmeye devam ederek.

Yetkin, duyduklarını hazmedebilmek adına iç dudağını ısırdı. "İlgilendirir." dedi. "Bundan sonra sana da dediğim gibi, senin canın bana emanet."

"Değil." dedi Algın kaşlarını çatıp öfkeyle Yetkin'e bakmayı sürdürürken. "Eğer ki böyle düşünüyor olsaydın beni çok öncesinde bulurdun. Bunu yapmadın. Beni orada, o adamlarla yalnız bıraktın. Bana neler yaptıklarını, neler yaşattıklarını bilmiyorsun. Canımın ne çok yandığını, gelen kadının kıskançlık dolu bakışlarını gördüğümde neler hissettiğimi. Hiçbir şey bilmiyor ve şimdi de kalkmış canın bana emanet, diyorsun. Hangi candan söz ediyorsun? Tek yaptığın boş konuşmak!"

Yetkin, Algın'ın söylediklerinde haklı olduğunu biliyordu. Saniyesinde kızın yanında olmak istemişti ama yapamamıştı. Geçmiş önemli değildi. Sonuçta onu bulmuşlardı. Bundan sonra ne olacağı, neler yaşayacakları çok önemliydi onun için. Değil Emrah ve Alev, bundan sonra kimse onun yanına yaklaşamayacaktı.

"Haklısın. Söylediklerinde hem de çok haklısın. Ben de isterdim hemen orada olabilmek. Seni yaşadığın şeyleri yaşamadan kurtarabilmek ama yapamadım. Yine de uğraştım. Seni bulabilmek için emniyet güçleri haricinde kendi adamlarımı da seferber ettim. Sonrasında da kaçırıldığın yeri bulduk. Bak, şimdi buradasın. Benim yanımda."

"Yeter!" diye bağırdı Algın Yetkin'in sözlerini tamamlamasının ardından kendini daha fazla tutamayarak. "Bu zırvaları dinlemek, yüzünü görmek dahi istemiyorum! Beni rahat bırak! Benden, hayatımdan uzak dur! Artık huzur istiyorum. Sadece huzur."

Yetkin, gülümsemeden yapamadı. Algın'a istediği huzuru ancak kendisinin verebileceğini o kadar iyi biliyordu ki. Uzanıp genç kızın elini ellerinin arasına aldıktan sonra "Hakkımda ne düşünürsen düşün. İstersen benden nefret de et. Ama şunu unutma ki, Yetkin Mirzanlı, asla pes etmez." dedi. Algın'ın tutmaya devam ettiği elini öptükten sonra genç kıza göz kırptı ve ayağa kalktı. "Ben bir lavaboya gidip geliyorum."

Patron - Tek Aşkım SensinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin