Merhaba canlarım. Nasılsınız? Yeni bölümümüz yayında. Şimdiden keyifli okumalar dilerim.
Okumaya başladığınız tarihi ve saati yazın lütfen.
--------------------------------------------------------------
Algın, yol boyunca sessiz kalmış ve hiçbir şey söylememişti. Yetkin'in ise gözü yoldaydı ve yemek yerken konuşacakları için kızın üzerine gitmek istememişti. Bu güzeller güzelini hangi hakla böylesine yıpratıyordu? Eğer ki kendisi ona sahip olsaydı el üstünde tutar, gözünden bir damla yaş akmasına izin vermezdi. Gerçi sahiplik kelimesi de hoş değildi. Ona sahip olmak yerine elinden geldiğince yardım edip bu adamdan koruyabilmek, çok daha iyi olurdu. Bunu da başarabilmek için elinden geleni yapacaktı.
En sonunda yemek yiyecekleri lokantaya vardıklarında Yetkin, aracı park etti ve emniyet kemerini çıkarıp Algın'dan önce araçtan indi. Şehir dışına çıkmışlardı ve bu değişikliğin Algın'a iyi geleceğini düşünüyordu. Tahminince o da kendisi gibi denizi seviyordu. Bu yüzden geldikleri yer hoşuna gidecekti.
Genç kız elini kapıyı açmak için uzattığı sırada Yetkin, çoktan kapıyı açmıştı. Yetkin'in ondan önce davranıp kapıyı açmasına şaşırmıştı. Şaşkın gözlerle genç adama baktı ama hiçbir şey söylemedi. Şu anda kendisini konuşamayacak kadar bitkin ve üzgün hissediyordu.
Araçtan indikten sonra sessizliğini sürdürmeye devam etti. Yetkin'in aracını kilitleyip soluğu yanında almasının ardından birlikte yürümeye başladılar. Birlikte gittikleri yer, deniz kıyısında olan bir lokantaydı. İçeri girdiklerinde onları karşılayan garsonlardan birisi "Hoş geldiniz Yetkin Bey." dedi.
Yetkin, canı sıkkın olduğunda bir fırsatını bulup buraya gelirdi ve burada çalışan herkes bu yüzden onu tanırdı. Garsona bakıp "Hoş bulduk." dedikten sonra Algın ile birlikte boştaki masalardan birine oturmak için yürümeye devam etti.
Denizin kenarında yer alan masalardan birine oturmak için durduğunda, Algın'ın kendisine baktığını fark etti. Genç kızın oturması için sandalyeyi geriye çektikten sonra, Algın'ın oturmasını izledi. Genç kız, bu tarz hareketlere alışık olmadığından şaşırmıştı. Tebessüm edip Yetkin'e bakmaya devam ettikten sonra en sonunda oturdu. Ne de kibar bir adamdı böyle. Onun bu halleri genç kızı şaşkınlığa sokup duruyordu.
Algın'ın oturmasının ardından Yetkin de kendisinin oturacağı sandalyeye doğru ilerledi. Algın, düşüncesinde yanılmamıştı. Yetkin, pek çok erkeğe göre kibardı. Bu kibarlığı çoğu kadının aklını başından alırdı. Zaten kadınlara karşı neden katı olacaktı ki? Onlar ne olursa olsun Allah'ın emanetiydi ve Âdem Peygamber, nasıl Havva'sına iyi davrandıysa o da kadınlara böyle davranması gerektiğini düşünüyordu.
Garsonlardan biri gelip de "Hoş geldiniz." dedikten sonra elindeki menüleri önlerine bıraktı. Onlar menüyü incelemeye devam ederken içeri giren başka bir müşteriye doğru ilerledi.
Algın, menüyü incelemeye devam ederken kendi kendine öfkeyle konuşmaya başlamıştı. Yetkin, genç kızın konuşmasını duyunca bakışlarını menüden çekip ona döndürdü. Çok öfkeli görünüyordu.
"Ben ona kalas demiyorum ama boşuna. Sadece kalas olsa yine iyi. Düşüncesiz, acımasız, şiddet yanlısı bir şerefsiz o. Bazen şeytan diyor ki, al silahı sık kafasına. Bunu yapamam ki ben. Nasıl sıkayım kafasına? Onun gibi vicdansız değilim. Bu yüzden de gittim, savcılığa suç duyurusunda bulundum. Elindeki satın alma gücünü kullanarak yetersiz delil bahanesiyle davayı kapattırdı."
Elindeki menüye bakıyordu ama yazanları doğru dürüst gördüğü söylenemezdi. Kafası hala bugünkü yaşadıklarındaydı. Neden böyle biriydi Emrah? Neden ona gerçek kişiliğini göstermemişti? Anlamıyordu. Hiçbir zaman da anlamayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Patron - Tek Aşkım Sensin
Genç KurguHayatı darmadağın olan, yakışıklı ve yetişkin bir adam... Adamın hayatının darmadağın olduğu günde hayatını düzene sokmaya başlayacağını düşünen bir kadın... İkisinin de peşinde olan biri var ve bu kişiye karşı birlikte direnmek zorundalar...