Karanlık ve geniş sokaktan geçerken kendime iyice sarınmıştım. Etrafımda her türden insan vardı. Evsiz, travesti, madde bağımlısı, hayat kadınları, iğrenç adamlar. Kısacası dünyada istenmeyen bütün insanlar bu mahallede toplanmış gibiydi.
Bende isterdim, komşuların her yaz akşamları mahallece toplanmak, mahallenin girişinde manolya kokularını almak. Ama maalesef, kimse istediği hayata doğamıyordu.
Hızlı hızlı bakkaldan çıkmış evime doğru gidiyordum. Bu mahalleye ait değildim. Ama kamufle olmuştum artık. Olmak zorundaydım yoksa hayatta kalamazdım.
Elimde ekmek poşetiyle hızlıca yıkık dökük binaya girdim. Merdivenleri çıktıktan sonra elimdeki anahtar ile kapıyı açıp içeri girmiştim. Ardımdan kapıyı kapatmıştım. Ayakkabılarımı çıkardığım sırada içerden bir bağrış gelmişti.
"Yine mi koştun gerizekalı?" Diye mutfaktan bağırdı Asaf. Hafifçe sırıtmakla yetinmiştim. Montumı çıkarıyordum ki vazgeçmiştim. Bu kışta kombisi çalışmayan bu evde enayillik olurdu.
Mutfağa doğru gittim. Asafta montuyla birlikte masaya zeytin peynir koyuyordu. Bende ekmekleri masaya koyarak elimi yıkamaya gittim.
İşimi bitirdikten sonra asafla birlikte masaya oturmuştuk. Kahvaltımızı yaparken Asaf çayını yudumlayarak bana döndü.
"Bir iş buldum, aşağıdaki depoda temizlik görevlisi arıyorlarmış." Dedi. Bir parça ekmek ağzıma atarken oda dönmüştüm oda konuşmaya devam etti.
"Yapabilirsem iyi para vericekler biliyorsun depo kocaman. En azından şu evin içini yenilesek kârdır." Dedi
Evin içi küften rutubeten geçilmiyordu. O yüzden tek sağlam olan odada birlikte kalıyorduk. Kafamı sallayıp konuşmaya başladım.
"Bende dönerken etrafa baktım aşağıdaki fırıncıda kasiyer aranıyormuş buyuk ihtimalle giricem." Dedim. Birçok iş denemiştik yıllar içinde Asafla. Hiç gıkımız çıkmamıştı. O yurt odasından daha güzeldi.
"Ha bu arada seninkini gördüm depoda." Dedi Asaf piç gibi sırıtırken. Kendime engel olamadan yüzümde bir gülümseme oluştu. "Bak bak nasıl da sırıtırmış." Dedi Asaf.
Elimde olmadan çokça bağlanmıştım. Ama beni sevmeyi bırakın aynı mahallede nefes aldığımız için öldürücekti nerdeyse.
Aklıma dolan anılarla yüzümdeki gülümse bariz bir şekilde solmuştu.
----------
2 yıl once2 paydostan sonra artık evime gidiyordum. Sanırım hayatımda ilk defa bu kadar yorulmuştum. Ara sokaklardan geçerek güzellik abidesi(!) evime gidiyordum.
Banyo yapıp direkt yatıcaktım yemek yemeye bile dermanım yoktu.
Duvarlardaki iğrenç yazıları bir kez daha okurken yavaşça yürüyordum. Aniden boğazıma birinin yapışmasıyla duvara doğru tosnamıştım.
Yüzündeki maskeden yüzü tam gözükmüyordu. Ama o gözleri nerde olsam tanırdım. Kehribar rengi gözleri ile nefretle gözlerime bakıyordu.
"Bana bak lan fare. Sana bir daha benim çöplüğümde dolaşmıcaksın dememiş miydim?" Diyerek elini daha fazla sıktı. Konuşamıyordum hoş konuşsam da haksız olan ben olucaktım yine.
"Evime gidiyordum." Dedim kekeliyerek. Artık nefes alamıyordum canım çok fazla yanıyordu. O ise bunu alaylı bir gülişle dinledi lafım biter bitmez yüz ifadesi eski acımasız haline geri dönmüştü.
"Sikimde değil. İstersen havadan git, seni görmek dahi istemiyorum. Bu iğrenç kokunu solumak istemiyorum!" Dedi ciddiyetle.
Kalbimi artık hissetmiyordum, ama hissetmediğini bir diğer şey ise boğazımdı. Ona onu nasıl sevdiğimi tekrar anlatmak isterdim ama galiba ölücektim. Can havliyle kafamı aşa yukarı salladım.
Bundan tatmin olmuşa benzemiyordu ama boğazımı sıkmayı bırakmıştı. Duvardan sürünerek aşa doğru kaymıştım. Akciğerlerime giden hava ile öksürük krizine girmeye başlamıştım.
O ise bunu takmıyordu, sadece izliyordu. Hayır herhangi bir kötü durumda yardım etmek için değil. Eziyet çektiğimi görmek için izliyordu.
Ona onu sevdiğimi söylediğim günden beri dayak yiyordum. Acımasızca. Nerdeyse her hafta bu olay yaşanırdı. Ya bıçakla boğazıma dayanır, ya gurubuna söyler beni dövdürürdü.
Her gün farklı yollardan giderdim. Ama hep aynısı olurdu. Anında çıkar sana benim sokagıma adım atmıcaksın demedim mi der ve dayak atardı.
Sevdiğimi söylediğim gun ölesiye dayak yemiştim. Yetmemişti beni mahallenin orta yerine sürükleye sürükleye getirip mahalleye 'Yeni orospunuz hayırlı olsun.' demiş beni orda bırakıp gitmişti.
Ayağa kalkacak halim yoktu Asafın şans eseri gelmesiyle kurtulmuştum. Yoksa birde mahalleden dayak yicektim, belki tecavüze bile uğrardım o gün. Çünkü o mahallede sözü geçen biriydi. İstediği anında olurdu.
Tiksinerek bakmasının ardından sokagın sonuna doğru ilerlemeye başlamıştı. Yaşlı gözlerle gidişini izliyordum. Bir kaç adım atmıştı ki birden durdu. Tekrar gelecek ve yarım bıraktığı işi tamamlıcagını zannederek geri geri kaçmaya başlamıştım.
O ise benim olduğum tarafa bakmamıştı bile. Yanında ki çöp konteynerlerinin içine elini sokup yavru bir kedi çıkarmıştı.
Üşüdüğünü görüp deri ceketinin içine sokmuştu hafif başını okşalıyarak. Bana bakmaya tenezzül etmeden yürümeye devam etti.
Kediye gösterdiği şevkatin yahut vicdanın yarısını bende göstermiyordu.
---------
Aklıma dolan anılarla gözümü kırpıştırdım. Masaya baktığımda Asaf yoktu, ama küçük bir not kağıdı vardı.Sen yine hayal alemine daldın işe erken gitmem lazım öpüyorum dikkatli ol :)
Hafifçe gülüp yerimden kalktım. Masayı toplamaya başladım. Ne zaman onu düşünsem, bana yaptıklarını kendime gelemezdim. Çok canımı yakmıştı. Hem fiziksel hem ruhsal.
Oysa ben onu sevmiştim sadece. Karşılık beklememiştim. Hiçbir şey istememiştim. Sadece beni artık duymasını ve artık rahatlamak istemiştim.
Ama olmamıştı. Özcan herkese şifa dağıtan biriydi. Ama bana sadece zehir olmuştu...
-------
Evettt yeni kurgu umarım beğenirsiniz 🤍