İlahi bakış açısı ile yazmaya devam ediyorum bebeklerim, o zaman herşey daha net oturuyor bende.
-------İkili artık hastaneden çıkmış evlerine doğru gidiyorlardı.
Az buçuk paraları vardı ve hepsi ya hasteneye gitmişti ya da ilaçlara.
Yalçın çok uğraşmıştı, ilaçlar olmadan da olur aslında diye ama Asaf asla onu dinlemişti. Hoş dinleyip ilaçları almasalar ne olucaktı ki yine ağrıdan ya da enfeksiyondan hastanelik olucaktı.
Bu sefer kıl payı kurtulmuştu ya öbür sefeler bu kadar kolay atlatabilicek miydi? Ancak Allah bilirdi.
Sonunda taksiden inip mahallenin başına gelmişlerdi.
"Sen in köşe de otur paranın üstünü alıp gelicem tamam mı?" Dedi Asaf. Yalçın ona ayak uydurarak kafasını sallamıştı.
Yalçın koltuk değnekleri ile yeni tanışmıştı. Çok fazla zorlanmıyordu ama bazı kola şeyleri çok yavaş yapıyordu. Alışması gerekiyordu. Taksiden inene Yalçın dikkatli ve yavaş adımlarla köşedeki binanın en yüksek taşına yaslanmıştı.
Koltuk değneklerini ise yanına almıştı. Asafı beklerken gözleri ile mahalleyi izliyordu. Sanki hiç olay dönmemiş gibi, bıçaklanmamış gibi davranıyordu insanlar.
Kimse gelip bir hal hatır sormamıştı. Ama onlara da hak veriyordu Yalçın. Burada ki insanlar dışlanan insanlardı, topluma kabul edilmeyen insanlardı. Herkes kendi derdindeydi. Hoş bu mahallede isterlerse birbirlerini öldürseler ertesi gün unutulurdu.
Asaf sonunda para üstünü almış ve Yalçın'ın yanına doğru gitmişti hızlıca. Bebek gibi bakıyordu Yalçına. Ondan başka kimsesi yoktu ki Asafın.
Onlar birbirlerinin ailesiydi.
Asaf Yalçın'ın koluna girerek yokuştan inemesine yardım etti. Yavaşca ve sakin adımlarla iniyorlardı.
Bir kaç dakika sonunda artık kahvane gözükmüştü. Yalçın gözlerini oraya çevirmemişti. Korkuyordu çünkü. Bu sefer yan baktı kavgasına kurban gitmek istemiyordu. Hem de tekrar aynı sahnelerin zihnine dolmasından korkuyordu.
Artık kahvanenin önündelerdi. Yalçın yola, Asaf ise Yalçın'a bakıyordu. Ardından bir gürültü koptu. İkisi de irkilip gürültünün sesine doğru baktı istemsizce.
Sandalye düşmüştü. Tam da o gurubun önüne doğru. Asaf ve Yalçın şaşkınlıkla bakıyorlardı. Çünkü hepsinin bir yerlerinde sargı vardı.
Kimin kafasında, kiminin kolunda, kiminin de bacağında. Ve hepsi de önüne bakıyordu. Bir kişi hariç.
Özcan.
Hepsinin ortasına oturmuş tam olarak onlara doğru bakıyordu. Özcan onunla göz göze gelen Yalçın'ın gözlerinde yalnızca bir duyguyu hissetti.
Aşk?
Endişe?
Mutluluk?
Hayır hiçbiri değildi. Saf korku vardı gözlerinde Yalçın'ın. Çok korkuyordu tekrar o hastane odasına gitmekten.
Bu olay başıma gelmeden once ölsem de birşey olmaz kimsem yok zaten diye geziniyordu. Ama bu olaydan büyük bir ders almıştı. İnsanın canı tatlıydı bir kere. O acıyı hissetmeyi o korkuyu hissetmeyi, hayelinde kurduğu dünyayı bir gün yaşayamamaktan korktu.
Anlamıştı hafife alınabilecek bir şey değildi bu.
Yalçın hızla gözlerini kaçırmıştı. Asaf ise hala onlara bakıyordu. İçinden ne beddualar ediyordu kim bilir. Hepsi her birini hak ediyordu. Can almak bu kadar kolay olmamalıydı.