4 Yıl Sonra
Genç adam yüzünde ki gülümse ile çıktı salondan. Ardından arkasından onu takip eden yaşlı adama döndü.
Yaşlı adam ona dönen genç ile gözlerini sildi. Ardından ellerini tuttu.
"Allah razı olsun evladım. Sen olmasan dışarda kalıcaktım." Genç adam ellerini öpmeye çalışan yaşlı adamı zorla durdurdu.
"Aman İhsan amca lütfen yapma. Görevim bu benim." Yaşlı adam dolu gözler ile kafasını eğdi. Allah çıkarmıştı onun karşısına bu çocuğu.
Yoksa bu yaşta çocukları onu evden atacaktı. Sırf iki üç mal için.
"Oğlum kusura bakma sana verdiğim para hak ettiğinin yarısı bile değil. Ama söz elime para geçince sana ödeyeceğim borcumu." Yaşlı adamın boynunu büküp konuşmasıyla sıcacık bir şekilde güldü genç.
"Önemli değil ihsan amca elinde olduğunda ödersin. Hadi artık sıcak evine git yoruldun bugün." Yaşlı adam gülerek başını salladı ardından yavaş adımlarla çağırdıkları taksiye bindi.
Genç adam derin bir nefes vermesiyle kulağına telefonun sesi geldi. Arayan kişiyi tahmin ettiği için anında telefonunu cebinden çıkardı ve ekrana baktı. Tahmin ettiği gibi.
"Alo amca?" Kısa bir süre sonra karşı taraftan bir ses yükseldi.
"Aslanım, naptın kazandın mı davayı?" Amcasının merak dolu sesi ile gülümsedi.
"Aldık valla amca." Karşı taraftan gelen kahkaha ile gülümsemesi daha çok büyüdü genç adamın.
"Aferin ne kimin yeğeni. Mezun olduğundan beri üçte üç yaptın helal olsun sana!"
"Senin sayende valla amca. Sen olmasan asla buralara kadar gelemezdim." Sonuna kadar haklıydı genç. Belki de gerçekten o gün onu bulmasa o sokağın ortasında biri onu öldürebilirdi.
"Ne yaptım ki. En başından bulmam gerekirdi seni." İkili kısa bir an sustu. Ne diyeceklerini bilemediler. Sonunda yaşlı adam konuştu.
"Neyse hadi eve gel hem şu davanı kutlayalım hem de şu İzmir işini konuşalım." Genç adam amcasını onayladıktan sonra telefonu kapattı.
İzmir.
Yıllardır içinde savaş verdiği şehir. Herşeyi siktir edip intikamı için gitmek için can attığı şehir. Ama gittikten sonra daha beter canın çıkmasından korktuğu şehir.
Ancak zamanı gelmişti. Ona yapılan herşeyi ödetmesi lazımdı. Ancak içinde ki bu diri ateş belki az da olsa sönerdi.
İzmir'in artık Baran Karaman'ı tanıması gerekiyordu.
--------
Lüks mekanda çatal bıçak sesi duyulurken ikili hiç konuşmadan sadece yemeklerini yiyolardı.
En sonunda amcası bu sessizlikten bıkarak ağzını araladı.
"Ee oğlum hala kararlı mısın şu İzmir işinden?" Genç adam ona yöneltilen soru ile çatalını masaya geri bıraktı ve amcasına odaklandı.
Kendisi de bilmiyordu ki bu sorunun cevabını.
"Bilmiyorum amca. Zamanı geldi bence ama endişeliyim." Baran en açık şekliyle kendini ifade edince amcası da bütün dikkatini ona vermişti.
"Ne konuda endişelisin baran?" Baran derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.
"Vicdanımın ağır basmasından. Yalçın'ın geri dönmesinden."