Yaklaşık 4 gündür evden kahkaha sesleri eksik olmuyordu. Bu benim için mutluluk veren bir şeydi.
Araz abi ile asafın dalaşmalarını izlemek bana keyif veriyordu. Hiçbir zaman Boyle bir aileye sahip olamamıştım. Dışarıda böyle bir aile gördüğü zaman imrenerek bakardım. Onlara rahatsızlık ve acındırma yapmadan.
Şu dört gün oyle guzel geçiyordu ki ne ara dört gün geçtiğini bile anlamamıştım. Arazın abisinin gitmesine 3 gün kalmıştı. Çok alışmıştım araza. Daha çok olmayan abim gibi değilde yeni bir arakadaş olarak görüyordum arazı abiyi.
Şimdi ise üçümuzbirlikte spor salonuna gidiyorduk. Araz abinin gitmesine az kaldığı için artık antrenman yapması gerekti. Ee komando olmak kolay değildi. Zaten 4 gündür hiçbir şey yapmadığı için kendini yiyip bitiyordu. Bugünde Asaf ile beraber onun peşine takılmıştık.
Yarım saatlik yolun sonunda koskocaman spor salonuna gelmiştik. Burası gerçekten çok büyüktü.
"Şşt sana bir kısmet ha?" Dedi Asaf omuzuma kolunu atarken. Araz abi önde olduğu için duymuyordu bizi.
"Ya da o ağırlıklarla birlikte ağzını burnunu kırarım ha?" Tehtid içeren bir sesle konuştum.
Asaf ise beni hiç takmadan etrafa bakmaya devam etti.
Biraz daha ilerlediğimiz zaman soyunma odası tabelasını görmüştük. Araz abi önden önden giderken durup bizim onun yanına gelmemizi bekledi.
Onun yanına geldiğimiz zaman yannbir bakış ile bize baktı ardından tekrar yürümeye başladı. Anladığım kadarıyla evde olduğu gibi dışarı da o kadar da sıcak bir insan değildi.
Hep birlikte soyunma odasının kapısının önüne geldiğimde araz abi kapıyı açıp bizim için tutmuştu.
Önden Asaf girerken bende arkasından girdim. Ben girdikten sonra araz abi kapıyı bıraktı ve kendisi de girdi.
Asaf büyülenmiş gibi etrafa bakarken benim de ondan farkım yoktu. İlk kez geliyordum böyle bir yere.
Belime dokunan elle birlikte daldığım yerden sıyrıldım. Ve karşımda araz abi kadar olmasa da baya kaslı biri duruyordu. Ve ne hikmetse bu abi bana çatık kaşları ile bakıyordu.
Benim şaşkınlığım hala sürerken araz belimdeki ellerin sahibini öğretmek istermiş gibi sıkımış ve beni öbür tarafına almıştı.
"Kusura bakma kardeş."
Ve bu kadar sonra adam birşey demeden yanımızdan uzaklaşmıştı. Ben hala olayın şaşkınlığını atamadan bana dönüp konuşmuştu.
"Niye önüne bakmıyon oğlum sen?"
"Hayatımda ilk defa geldim böyle bir yere meraklandım abi kusura bakma." Dedim sakinlikle. Oda başını sallamış ve önüne dönmüştü.
Araz abinin gösteriği kabinlere girip üstümüzü değiştirmiştik. Üstüme hemen evden getirdiğim diz üstü şortu ve kısa kollu tişörtü geçirdim.
Ben çıktığımda araz abi duvara yaslanmış elindeki telefona bakıyordu. Ee adam gel beni düz diyordu.
Sıfır kol siyah bir üst giymişti, altında ise dizlerinin azıcık ustunde biten gri bir şort giymişti.
Araz abi çok bakımlıydı. Yemek yerken filim izlerken ya da oyun oynarken ne zaman yanında olsam harika bir parfüm kokusu geliyordu. O kadar temiz kokuyordu ki kendimi tutamayıp sormuştum hangi marka diye.
Tek kokusu da değil adamın hiçbir yerinde rahatsız edici bir şekilde kıl yoktu. Normalde bacak ya da kol kıllarını çok önemsemezdim. Ama koltuk altı önemliydi. Hayır sapık değilim denk geldim sadece.