11

1.2K 90 122
                                    

Oylarda düşüşte olduğu için yorum sayısınıda düşüreceğim zorlanmamanız adına. Böyle de düşünceli biriyimdirr. Sınır 60 yorum.

Açıkçası Jimin ve Jungkook'un o tartışmanın ardından hızlıca barışacağını düşünmüştüm. Fakat beklediğim gibi olmamıştı. Ertesi gün okula bile gelmemişti hatta. Jimin tüm gün suratı asık ve morali bozuk bir şekilde dolaşmıştı etrafta. Ve Lalisa, Jungkook ile mesajlaşmış olduğundan bahsetmişti bize. Jungkook neden gelmediği ile ilgili yalnızca 'gelmek istemedim' tarzı bir cevap vermiş. Bu üçlünün ağzından laf almak mümkün değildi resmen. Fakat bugün gelmişti Jungkook. Ve hala küslerdi.

Bunun haricinde ise yine ders çalışalım diye boş bırakıldığımız derslerden biriydi. Kızlarla kütüphaneye inmiştik ve ben takıldığım bir matematik sorusundan dolayı öğretmenler odasını ziyaret emiştim. Yoongi hocanın boş dersi olduğunu bildiğimden gelmiştim buraya ve buradaydı da. Ricam ile hemen yanıma gelmiş ve takıldığım soruyu kısa bir süre incelemiş ardından da bana anlatarak çözmeye başlamıştı.

Onu gayet iyi dinleyerek tüm dediklerini de anlıyor hatta anladığım için bazı gidişatlarıda ondan önce söylüyordum. Fakat sessiz koridorda duyduğum ayak sesleri ile başımı kaldırıp kısaca kim olduğuna bakmıştım. Jimin. Neden buradaydı bu çocuk? Gözlerimiz anında kesilmişti çünkü bana bakıyordu. Arkadaşı ile olan tartışmasını sonunda atlatmış olmalı ki bana bir sırıtışla karşılık vermişti. Yanında kimse yoktu ve yakınımızda ki bir duvara yaslamıştı sırtını. Ona bakmaya devam ettiğimde kulağıma Yoongi hocanın sesi dolmuştu. "Chaeyoung beni dinliyor musun sen?" Çatık kaşlarıyla sorduğunda kendime gelmiş ve telaşla soruya dönmüştüm. "Özür dilerim hocam, dinliyorum." Jimin'e ters bir bakış atmış ve ardından da anlatmaya devam etmişti.

Ve cevabı bulduğunda geriye çekilip bana baktı. "Anladın mı?" Gülümseyerek geri çekilmiş ve kitabı elime alırken mırıldanmıştım. "Anladım. Çok teşekkür ederim." Dudaklarını birbirine bastırıp önemli olmadığını belirtircesine başını eğdiğinde ona saygıyla bir selam vermiş ve arkamı dönüp hala duvarın dibinde olan Jimin'in yanına ilerlemiştim.

"Ne işin var burada? Niye böyle dikilip de dikkatimi dağıtıyorsun?" Hırsla konuştuğumda sırtını duvardan çekmiş ve kısık bir sesle gülmüştü. Elleri ceplerindeyken başını yana yatırıp bana baktı. "Demek artık dikkatini dağıtmaya başladım sarışın... Güzel." Yüzümü buruşturup ona baktım bir kaç saniye ardından ise bana doğru ani bir adım atmıştı. Sendeleyerek geriye kaçtığımda gülümsemesi büyüdü. "Elini ayağına da dolandırıyorum." Kısık bir sesle konuştuğunda kaşlarımı çattım ve ister istemez öfkelendim.

"Saçmalama istersen! Seninle ilgili her şey midemi bulandırıyor yalnızca!" Sesim fazla çıkmış olabilirdi ama bir anlık kendime hakim olamamıştım. Jimin'in keyfi daha da yerine geldiğinde suratına bir tane geçiresim vardı resmen. "Bende seni çözüyorum sanırım yavaş yavaş. Nasıl hissettiriyormuş?" Gözlerimi devirip yanından geçip gitmek için hamle yaptım fakat bileğime dolanan parmakları ile beni durdurdu ve hatta yanına çekti. Gözlerim irice açıldığında dibine girmiş olduğum Jimin'den onu sertçe iterek uzaklaşmıştım. "Ne yapıyorsun koridorun ortasında?!" Bağırtım onu hiç etkilememiş gibi gülümsemeye devam ettiğinde sinirim gittikçe daha çok artıyordu. Ayaklarımı yere vura vura bağıracaktım şimdi!

"Bana şu şekilde yaklaşıp durmaktan vaz geç Jimin. Yoksa bir dahakine canını yakacağım." Gözlerimden ateş çıktığına emindim ama o bunu hiç umursamıyordu! Eğlenen haliyle dudaklarını araladı. "Sarışın bu küçük yakınlaşmanın seni çok heyecanlandırmış olmasına sinirlenmiş olmanı anlıyorum ama-" Cümlesini onu yeniden sertçe iterek kestim. "Bak hala ne diyor ya!" Bir kez daha bağırmış ve ardından arkamı dönüp uzaklaşmıştım yanından.

angels like you, jiroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin