29

773 54 97
                                    

Son yorum sınırımız bebişler😭 size güveniyorum.
Sınır 85 <3

Jimin'in olayı yüzünden okuldan erken çıkmıştık. Annesinin mezarına gitmek konusunda kararsız kalmıştı çünkü okulun ortasında böyle bir olay yaşaması katlanılabilir değildi. Tüm okulun canına okuyan o güçlü Park Jimin, okulun ortasında babasından tokat yemişti... Onun için ne kadar zor olduğunu tahmin bile edemiyordum.

Fakat annesinin yanına gitmesi ve onunla konuşması iyi hissetmesine neden olacaktı. Buna neredeyse emindim. Bir çiçekçiye gitmiştik ve oradan küçük bir sarı karanfil buketi almıştık. Annesinin en sevdiği renk sarıymış. Ve bende karanfilleri sevdiğimi söylediğimde bunun en iyisi olacağına karar kılmıştı. Annesine çiçek alırken bile benim sevdiğim şeyi tercih ettiği için kalbim yine onun güzel sevgisi ile sarılmıştı.

Arabaya bindiğimizde ise her zamankinden daha yavaş kullanmıştı ve mezarlığa varmamız epey bir zaman almıştı. Yerini bilmiyordu bu yüzden mezarlık görevlisine sormuş ve bu şekilde öğrenmişti yerini. Ellerini sıkıca tutmuştum, diğer elinde ise sarı karanfilleri vardı.

"Bunu yapabilirsin." Adımlarını atmakta zorlanıyordu farkındaydım, bu yüzden bir kez daha ona cesaretlendirmeye çalışmıştım. Gözlerini yumup derin bir nefes çekmişti içine. Yanağında ki kızarıklık morluğa dönmüştü fakat dudağında ki yara hala kabuk bağlamamıştı. Bu izlerine bakmaya devam etmem kalbime acı olarak geri dönüyordu ki bu sırada aralamıştı gözlerini.

Boğazını temizleyip parmaklarımı daha sıkı tutmuş ve yeniden adımlamaya başlamıştı. Kısa süre sonra bir mezar taşının önünde durmuştuk. Yanımda ki Jimin kesik bir nefes verirken mezar taşında ki ismi ve annesinin resmini görmüştüm. Genç ve güzeller güzeli bir kadındı. Jimin'in ona ne kadar benzediğini fark ettiğimde gülümsemek ve ağlamak arasında kalmıştım.

Jimin hafifçe ileri bir adım atıp titreyen elleri ile buketi bırakmıştı annesine. Gözleri doluydu ve yüzünde ki ifade ne kadar zor bir anın içerisinde olduğunu ele veriyordu.

"Özür dilerim." Dudaklarından dökülen ilk şey bu oldu. Gözümden o anda bir yaş aktı fakat dudaklarımı birbirine bastırarak sustum. Şu an yılların yüzleşmesini yaşıyordu ve ne düşünüyorsa söylemeliydi.

Hatta parmaklarının gevşediğini hissettiğimde elimi geri çekmiş ve onu serbest bırakmıştım. Benden alacağı güce şu an ihtiyacı yoktu. Bütün acısını doyasıya yaşaması gereken bir andı. Ufak bir adımla geriye çekilmiş ve ellerimi önümde bağlayarak varlığımı elimden geldiğince yok etmeye çalışmıştım.

Jimin mezara bir adım daha yaklaşmış ve titreyen parmaklarını annesinin resmine çıkarmıştı. Yüzünü sevmişti ve ağlaması şiddetlenmişti. "Özür dilerim anne. Daha önce gelmediğim için özür dilerim." Onun acı içinde ki sesi her geçen saniye kalbime yeni acılar sapladı. Fakat kendimi tutmaya devam ettim. "Seni öldürdüğüm için de özür dilerim ama affet lütfen çünkü babam beni cezalandırıyor. Yine de biliyorum daha fazlasını hak ettiğimi." Dişlerimi sıktım sertçe ve susmaya devam ettim. İçimden ona bağırmak geldi, suçsuz bir çocuk olduğunu söylemek geldi fakat sustum.

Hatta Jimin'in dizlerinde ki güç çekilmiş olmalı ki yere çöktü, başını mezar taşına yasladı ve elleriyle sıkıca tuttu. Gözlerini yumdu ve ağladı, eminim içinden özürler dilemeye devam etti ama bir kez daha sesli konuşmadı.

Ona sunduğum bir kaç dakikanın ardından ise yanına çökmüş ve elimi hafifçe koluna koymuştum. "Jimin." Adını seslenmem ile kızarmış gözlerini bana çevirmişti. "Sarışın." Dedi o da kısık sesiyle. Hızlı bi gülümseme sundum ona. "Gidelim mi? Hava kararıyor. Sonra yine geliriz." Başını sallayarak onayladı beni. Ayağa kalktım ve elimi uzatarak onunda kalkmasına yardımcı oldum.

angels like you, jiroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin