16

1.1K 84 124
                                    

Yorum sınırı 80 <3.

Jimin'in beni okulun ortasında bırakıp arkasını dönüp gitmesi ardından bir gün geçmişti. Bugun cumartesi olduğu için okul yoktu ve yüzleşememiştik. Ona yazmaya elim gitse de buna engel olmuştum. Farkındaydım kalbimle son dakikaları oynuyorduk ve artık ona çekildiğimi neredeyse kabullencektim. Zorba, ucube ve kalp katili Park Jimin'den uzak durmaya çalışmak canımı sıkıyordu.

Bildiğim tek şey o dört kişinin bizzat müdürün yanına gittiğiydi. Odada neler olduğu hakkında pek bir fikrim olmasa da merakım oldukça fazlaydı elbette.

Bu yüzden telefonu elime alıp Jimin'in adını tuşladığımı bile çok geç fark ettim. Telefonu kulağıma dayadığımda uzunca çalmış fakat yanıtlanmamıştı. Kaşlarım çatıldı ve bir kez çaldırdığımda yeniden cevapsız kaldım. Hızlıca instagrama girmiştim.

.

Taehyung-Chaeyoung

Chaeyoung:
Taehyung senden bir şey isteyeceğim

Taehyung:
Ne?

Chaeyoung:
Jimin'in nerede olduğunu biliyor musun

Taehyung:
Hayır
Fakat tahmin ediyorum

Chaeyoung:
Bana söyleyebilir misin
Lütfen

Taehyung:
Emin değilim
Onun için özel bir yer

Chaeyoung:
Annesini biliyorum
Ve babası ile arasının kötü olduğunu da
Sizin gördüğünüz Jimin'i artık bende görüyorum yani
Söyle Tae
Lütfen

Taehyung:
Konum📍

Chaeyoung:
Çok teşekkürler

.

Telefonu kapatıp üzerimi hızlıca değişmiş ve çıkmıştım evden. Saat dokuzu geçiyordu ve hava kararmıştı. Bu yüzden bir taksiye binip adresi söyledim. Söylerken buranın bir deniz kenarı olduğunu da anlamıştım. Park Jimin'in nerede olduğu şimdi çok daha netti.

Telefonlarımı yanıtlamaması yalnız ve acı içerisinde olduğunu hissetmeme neden olmuştu. Onun yanına gitmem gerektiğini de hissetmiştim ve sanırım yanılmamıştım. Gerçi beni yanında ister miydi bilmiyordum.

Taksi durduğunda hemen inmiştim. Hızlı adımlar ile deniz kenarına yani kumsala geldiğimde etrafta insan yoktu çünkü soğuk rüzgar ve karanlık burayı pek güzel göstermiyordu.

Etrafta kimseyi göremediğimde telefonumu çıkartmış ve onu aramıştım bir kez daha. Aynı anda çalan bir telefon duyduğumda koşturarak oraya ilerledim. Yanan ekran ışığını da fark ettiğimde derin bir nefes vermiştim. "Jimin!" Adını bağırsam da tepki vermeyen Jimin korkumu arttırdığında aramayı sonlandırmış ve hemen yanına yaklaşmıştım.

Yakınında durduğumda halini görmem ile gözlerim irice açılmıştı. Bir iç çekerek geriye adımladım. Üstü başı kan içerisinde olan Jimin'in gözleri kapalıydı. Burnu kanıyordu, dudağı, kaşı ve yüzünde morluklar vardı, üzeri hırpalanmış ve tişörtünün bir kısmı kana bulanarak koyulaşmıştı. Park Jimin öldüresiye dayak yemişti.

"Jimin!" Titreyen sesimle adını söylemiş ve hemen önüne çökmüştüm. Yüzünü ellerim arasına alıp başını dikleştirdiğimde göz kapakları kıpırdandı. "Jimin benim! Tanrım ne olur aç gözlerini! Jimin lütfen aç gözlerini." Gözlerim yaşlarla dolduğunda gözlerini aralayan Jimin aynı zamanda içine derin bir nefes çekmişti. Boğuk çıkan nefesin hemen ardından dudaklarından acı dolu da bir inleme duymuştum. Gözleri derince kalkan göğsü ile beni bulmuştu. Dudaklarını araladı fakat konuşamadı. "Ne bu halin? Ne oldu sana?" Çok saçma sapan sorular sorsam da buna engel olamıyordum.

angels like you, jiroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin