🙏🏻 Hepinize selam güzel okurlarımm. Final bölümüyle geldim. Sizi üzecek sahneler olacak biliyorum ama yapacağım bir şey yok maalesef.😥🥺
🙏🏻 Üzülen tatlı okurlarıma sesleniyorum, bölüm bitti diye düşünmenize hiç gerek yok çünkü daha yeni başlıyoruz. 😏😉
🙏🏻 Yorum yapmayı ve vote atmayı unutmayın, sizleri seviyorum. 🤍
3 AY SONRA...Üç ay geçmişti. Gökalp olmadan geçirdiğim ya da geçmiş ama benim fark etmediğim koskocaman üç ay... Her saniye aklımdan çıkmadığı gibi yeme içme gibi alışkanlıklarım da alt üst olmuştu. Bu yüzden hayatıma eksik bir şekilde devam etmiştim. Onu özlemediğim bir dakikam bile olmuyordu. Nereye baksam, nereye gitsem, nerde dursam sanki onunla geçirdiğim zamanların hepsi gözümün önünden film şeridi gibi geçiyordu. Uzun bir süredir ondan ayrıydım ve onunla geçirdiğim güzel anları çok özlemeye başladığımı fark etmiştim. Her geçen gün, kalbimdeki boşluk daha da büyüyor ve Gökalp'e olan bağımın değerini yeni anlıyordum.
Onunla olduğum zamanlar kendimi daha özel hissediyordum. Beraber geçirdiğimiz akşamlar, güldüğümüz geceler, paylaştığımız sırlar ve hatırlayamadığımdan çok daha fazla olan birçok mutlu anılar...
Ayrı kaldığım üç ay boyunca içimde tutabildiğim bu acı gitgide büyüyordu. Her ne kadar fark ettirmemeye çalışsam da, içimde yanan yangınların dumanlarını solumaktan, içimde nefes almaya dair bir yer bulamamıştım. Bu benden başkasına zarar vermiyordu.
Onunla tekrar bir araya gelmek ve güzel anılar biriktirmek için sabırsızlanıyordum. İçimdeki bu bitmek bilmeyen özleme, onun gözlerine bakarak son verebilirdim. Ancak onun yanında hissettiklerimi anlatabilirdim. Yağmur'un beni dinleyip rahatlatmasıyla bile kendime gelemiyordum. Benim ihtiyacım olan şey belliydi. Benim, Gökalp Ekinci'ye ihtiyacım vardı...***
Bugün cumartesiydi, evdeydim. Hafta içi hasta kabul günlerinde hastane köşelerinde artık adımı bilmeyen kimse kalmayıncaya kadar sık sık Gökalp'i ziyarete gittiğim için, hafta sonlarını da kendime ayırıyordum. Tabii bunun yanında fakülteyi de ihmal etmekten mahrum kalmasam da, derste bile zaman zaman aklıma gelip odağımı dağıtabiliyordu. O uyanmayalı tam tamına üç ay olmuştu. Onsuz geçirdiğim koskoca üç ay... Umudumu hiç kaybetmeden gittiğim her günde doktorlar yaralarının zamanla iyileşeceğini söylüyorlardı. Bu da tabii beni daha iyi hissettiriyordu. Onun kendine gelince ilk beni görmesi adına kendime her zamankinden daha iyi bakıyordum ve biliyordum ki o uyanınca kaldığımız yerden devam edeceğimiz güzel bir hayata başlayacaktık. Bunu, kalbimin derininde hissediyordum.
Oğuz'un cezasının suçluya yardım ve yataklıktan tam bir yıl hapis cezasına çarptırıldığından beri üç ay geçmişti. O çıktığında ona sormam gereken bir fotoğraf mevzusu olduğunu biliyordum. Ama ona sormak yerine bizimkilerle önce konuşmayı tercih etmiştim. Bu yüzden Yağmur'un eve erken gelmesini bekliyordum. Yarım saat önce dolapta adam akıllı yiyecek bir şey olmadığı için markete gitmişti. Ben de o sıra zaman geçirmek adına, evin tozlarını alıp evi temizlemeye başlamıştım. Temizliği bitirdiğim anda kapının önünde anahtar şıngırtıları geliyordu. Büyük ihtimalle sabahın erken saatlerinde bir daha Ömer'in gelmeyeceğini bildiğimden, Yağmur için koşarak açmıştım kapıyı. Elindekiler belli ki onu çok yormuş daha anahtarın hangisi olduğunu çözemiyordu.
"İyi ki açtın Buse, ellerim koptu resmen. Birde iki saat boyunca anahtar aramaya çalışıyorum."
"Tamam sen geç, ben bunları alıp geliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR AVUÇ TESADÜF
ChickLit"Güneş batana kadar denizin dalgalarıyla savrulmaya ve onlar kadar sessiz olmaya başlamıştım. ' Güneşin batışını izlemek unutkanlık yapar. ' derdi babam. O yüzden biz hep batmadan önce ayrılırdık iskeleden. Fakat bu sefer güneşin batışına kadar kalm...