20.BÖLÜM

12 2 0
                                    

🌊 Hepinize Merhaba canlarım. Bu bölüm artık sonlara yaklaştığımız ve gerilim dolu anların başladığı bölüm olarak sayabiliriz.

🌊Destek vermek için ve düşüncelerinizi paylaşmak için yorum yapmayı unutmayın. Benim için önemi büyük.

🌊Sizleri seviyorum, iyi okumalarr.

Rüyamda, silahlar sanki beynimde patlıyormuş gibi kulaklarım da yankılanan bir gümbürtü ile uyanmıştım. Öyle şiddetliydi ki, yatağımdan düşmeme bile sebep olmuştu. Göz bandımı açarken sesin hâlâ gelmesi, rüyamda olmadığımı ve gerçekten şiddetli bir vurma sesinin geldiğini gösteriyordu. Yerimde doğrulup terliklerimi hızlıca giyindikten sonra odadan çıkar çıkmaz Yağmur'la karşılaşmıştım. O da benim gibi neler olduğunu tam kestirememiş bir şekilde uykusunun bölünmesiyle rahatsız olmuştu. Bunun yanında bir de baskın yapar gibi bir uyandırılışa, uyanmaktan saymazsak, ben de olabildiğince sakin kalmaya çalışıyordum.

Yağmur üzerine kalın bir hırka geçirerek odasının kapısına dayanmış bir yandan esneyip bir yandan da iç geçirerek yakınıyordu.

"Saat kaç? Fakülteye geç mi kaldık?"

Saçlarımı bileğimdeki siyah toka ile toplarken Yağmur'a yanaşmıştım. Onun yüzünden benimde esnemelerim hâlâ geçmiyordu.

"Bugün ders yok ki!"

Gözlerimi ovalayarak odama gidip telefonumdaki saate bakarken saat daha sabahın sekizi olduğunu görmüştüm. Derin bir iç çekip Yağmur'a dönünce kapının hızlıca vurulmasına irkilip yanıma gelmişti.

"Noluyor ya!"

Kapıyı çalan her kimse ya çok öfkeliydi ya da sabırsızlıktan çatlamak üzereydi. Her iki seçenekte kapıyı yumruklaması için bir sebep vermiyordu aslında. Evin her tarafında yankılanan bu gürültü apartmana da daha fazla yayılmadan kapıya yanaşmıştım. Yağmur da peşim sıra gelirken onu durdurmuştum.

"Bekle, kim olduğunu soracağım."

"Peki."

Yağmur kısık sesle konuşarak beni onayladıktan sonra ben giderken dayanamayıp usulca arkamdan gelmeye başlamıştı. Öyle ki nefesini ensemde hissedebiliyordum. Aslında onun kadar korkmasam da kapının bu denli şiddetli vurulması beni de ürkütmeye başlamıştı. Fakat bunu belli etmeyip, ses tonumu olabildiğince kalınlaştırdıktan sonra ona hitap ederken ani bir özgüven patlaması yaşamıştım.

Kapının deliğinden bakmayıp önceden bir Türk klasiği olarak "Kim o?" demeyi denedikten sonra hiç şaşırmayıp kapının arkasındakinin de soruma karşılık olarak 'benim açın!' diyerek cevap vermesi çok normaldi. Ama her şeyden önce seste bir farklılık vardı. Öylece durmuştum. Ses tanıdık geliyordu. Hiç düşünmeden kapıyı açınca karşımda Ömer'i bulmuştum. Nefes nefese kalmış, dağınık saçlarının altından küçük su damlacıkları damlıyordu. Alelacele konuştuğu her cümlede onu anlamam biraz daha zorlaşıyordu. Gel gör ki hiç susmadan söyledikleri sözler kendini, anlaşılmasını zor bir hale getiriyordu.
Yağmur, Ömer'i karşısında gördüğünde gözlerindeki şaşkınlığı biraz daha da azaltdıktan sonra Ömer'e karşı bir nevi savunmaya geçmişti.

"Ömer burada ne işin var ve adresi nerden biliyorsun?"

Ömer nefes alış verişlerini kontrol etmeyi başarmışken, bir yandan da alnından damlayan terleri siliyordu.

"Adresi çok önceden Görkem sayesinde biliyordum zaten ama şimdi durum bu değil. Sizin Gökalp ve Barış'ı durdurmanız gerekiyor!"

İkimizde birbirimize bakarak neler olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Geri durup son cümlesini aklımda sorgularken, Yağmur kızgın bir tavırla Ömer'in üstüne yürüyor, o ise aynı yerinde duruyordu.

BİR AVUÇ TESADÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin