HATIRLATMA:
💥Hepinize selam sevgili okurlarım.
15. Bölüm ile karşınızdayım. Bu bölüm hem adrenalini oldukça fazla hem de mizah açısından eksik olmayan ve tüm vücudunuza kadar işleyecek olan bir bölümdür. 😊💥Destek için yorum ve vote atmayı unutmayın. Şimdiden iyi okumalar dilerimm.
Dayanacak gücüm kalmamıştı. Kolunu her ittirdiğim vakitte bana daha çok güç uyguluyordu. Ona direnmek neredeyse imkansız olmuştu artık. Kendimi bırakmak istediğim sırada Gökalp'ler onu gelip üstümden alınca, kendimi yerde bulmuştum. Yüzüm bembeyaz olmuştu. Zar zor nefes alışlarımı kontrol etmeye çalışıyordum. Yağmur yanımda dururken Gökalp ve Barış da, Oğuz ile kavgaya tutuşmuşlardı. Barış neyse ama Gökalp'i durdurmak bu durumda herkes için zordu. Suratına yumrukları hızlı hızlı geçirirken ağzından da şu sözler çıkıyordu:
"Sen kimsin de benim sevdiğim kızın canını yakmaya çalışıyorsun, ha?"
Gökalp'i durdurmak için ayağa kalkmaya çalışıyordum ama nafileydi. Nefes alış verişlerim hâlâ bir düzene girememişti. Sadece uzaktan da olsa müdahale etmem gerektiğini biliyordum.
"Gökalp yapma, lütfen!"
O kadar sinirliydi ki beni bile dinlemiyordu. Uzaktan gelen biri ikisini ayırmak için yardıma koşmuştu.
Kendime tamamen gelemesem de kim olduğunu görmüştüm. Az önce Gökalp ve Oğuz'u birbirinden ayıran kişi, Ömer'di. İkisini de uzaklaştırmış, bağırışların arasında sesini duyurmaya çalışıyordu."Gençler şimdi bir sakin olun, ne oluyor burada?"
Barış, her şeye burnunu sokmasından rahatsız olan Ömer'i hızlı bir şekilde geriye doğru itip hiçbir şeye karışmamasını istiyordu.
"Sana ne lan? Sen karışma!"
Yağmur beni kaldırırken bir yandan tüm gücümle onlara seslenmeye çalışıyordum.
"Beyler, artık sakinleşin. Durumu daha da kötüleştiriyorsunuz."
Burnundan kanlar hiç durmadan akan Oğuz gereksiz tehditlerini rastgele savunuyordu.
"Siz bu sefer gerçekten bittiniz. Bu akan kanların hepsi, hepinizden tek tek çıkacak."
Arkasını dönmüş giderken iç cebinden çıkardığı kuru mendili burnuna tutmuş kanın gelmesini engelliyordu. Ömer sadece gidişine bakmış, peşinden gitmeye hiç uğraşmamıştı bile. Zaten gitse de Oğuz'un onu dinleyeceğini pek sanmıyordum.
Ömer yanıma gelip beni endişeli gözlerle süzüyordu. Boğazımdaki kızarıklıkları görünce kendi kendine söylenmeye başlamıştı.
"Bunun olmasına izin vermemeliydim!"
Bunca olanlardan sonra neden hâlâ burada olduğuna şaşırıyordum. Gökalp yanıma gelince ona bunu sorma fırsatını da kaçırmış gibiydim.
Gökalp beni sımsıkı göğsüne bastırıp sakinleşmeye çalışıyordu. Bir yandan da kalın ve derin bir ses ile "iyi misin?" diye sormuştu. İyiyim desemde bu olanları hâlâ hazmetmiş ve sakinleşmiş değildim. Sarılmanın ardından sorusuna karşılık olarak derin bir nefes verip "iyiyim" diyebilmiştim.
Barış elini dizine vurarak hayıflanıyordu. Yağmur ile konuştukları şeyin uğultuları bize kadar geliyordu.
"Keşke bu planı yapmasaydık!"
"Ben de pişmanım ama yapacak bir şey yok."
"Bu Ömer neden hâlâ burada?"
"Onu bende anlamış değilim, canım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR AVUÇ TESADÜF
Literatura Feminina"Güneş batana kadar denizin dalgalarıyla savrulmaya ve onlar kadar sessiz olmaya başlamıştım. ' Güneşin batışını izlemek unutkanlık yapar. ' derdi babam. O yüzden biz hep batmadan önce ayrılırdık iskeleden. Fakat bu sefer güneşin batışına kadar kalm...