13.BÖLÜM

9 3 1
                                    

🍁Hepinize selam canlarım.
13. Bölüm ile karşınızdayım.

🍁 Fazlasıyla romantikliğin içinize bir doku gibi işleyeceğine inandığım anlarla sizleri baş başa bırakıyorum.

🍁 Lütfen yorum ve vote atmayı unutmayın. Sizlerin desteği ile daha güzel yerlere gelecek olan bu hikayeye sizler de destek olursanız daha güzel bir anlamı olacaktır.

Anonstan sonra aradığım kişinin kim olduğunu anlamıştım. "Oğuz Kaya." Müdürün odasına gelmek üzerelerken ben de çıkıyordum. Ömer ve Oğuz arka arkaya odaya girmişlerdi. İkisinin de surat ifadeleri birbirinden farklıydı. Ömer, hiçbir şey olmamış gibi davranırken Oğuz, her an her şey olabilir korkusu var gibi tedirgindi.

Sınıfa gittiğimde bizimkiler çoktan hazırlanmış çıkmak üzerelerdi. Gökalp hem kendi hem de benim kitaplarımı toplamış hazır bir şekilde beni bekliyordu. Kapıdan onlara gözüküp dikkatlerini çekmiştim. Gökalp ve daha sonra diğerleri gelince Fakülteden ayrılmayı hedefliyorduk. Elimi tutup yanağıma küçük bir buse konduran Gökalp'e karşı gülümseyerek çıkışa doğru yürümeye başlamıştık.

Yağmur'un bildiklerini merak eden tek kişi Barış değildi. Ben de merak ediyordum. Etilerdeki bir kafeye gitmeye karar vermiştik ama Barış yol boyu Yağmur'u sıkıştırıp ne öğrendiğini sorup duruyordu. Yağmur söylememekte kararlıydı. Şekilden şekile girmesi Barış'ı bir hayli komik yapıyordu.

Gökalp arabayı park etmek üzere yer bulmaya gittiğinde biz de içeride yer bulmaya çalışıyorduk. Sonunda cam kenarında manzaraya karşı olan bir masaya oturmuştuk. Gökalp geldikten sonra siparişleri verip, artık tamamen Yağmur'a odaklanıp, dinlemeye başlamıştım.

"Bildiklerimi anlatmak için Buse'yi de beklememin sebebi en çok onu ilgilendirmesiydi. Şimdi hepimiz bir arada olduğumuza göre bunları konuşabiliriz."

Sessizce dinlemeye devam ediyorduk.

"Gökalp'ten cama yazılı olan yazıyı bana atmasını istemiştim. Sonrasında yazıyı biraz inceledim ve kimin el yazısına benzediğini bulmak için sınıftaki herkesten birer not aldım. Aldığım notların içinde tüm yazılara baktım ama kimsenin yazısı, bu yazı ile uyuşmuyor. Buna Ömer'in yazısı da dahil."

Son cümlesinde takılı kalmıştım. Yazısı ona ait değilmiş. Hâlbuki tüm deliller onu gösteriyordu.

"Bu söylediğinde emin misin?"

Emin olmak için tekrardan sorduğumda yine aynı cevabı alıyordum.

"Eminim, hatta siz de bakın. Onun kağıdını yanımda getirdim."

Masanın üzerine koyduğu kağıdı sırasıyla önce ben alıp incelemeye başlamıştım. Tek satırına bile bakmadan Barış elimden kağıdı alıp kendi bakmaya başlamıştı. Bunu gören Gökalp ise Barış'ın ensesine bir tane vurunca, kağıdı geri bana uzatmıştı. Ensenini sıvazlarken bir yandan da hafifçe gülümsüyordu.

"Kusura bakma yengecim. Biraz heyecanlandım."

"Sorun değil. Biraz baksaydım sana da sıra gelecekti ama..."

"Haklısın sen baka dur, ben tatlıyı gömücem."

Biz konuşurken masaya gelen tatlıları fark etmemiştim bile. Barış'ın tatlıya başlaması ile bitirmesi bir olmuştu. Bu kadar hızlı olacağını tahmin etmemiştim doğrusu.

Tatlımı yerken bir yandan da yazıları inceliyordum. Gerçekten benzemiyorlardı. Ama nasıl olurdu? Tüm kameralarda Ömer'i görüyordum. Hiçbir şey yapmaması neredeyse imkansızdı. Acaba başka birine yaptırmış olabilir miydi?

BİR AVUÇ TESADÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin