"Bu Sedat Çakır tanıdık geliyor" dedim merakla.
"1 Ay boyunca onu hapise atmışlığın var savcı hanım." dedi Savaş.
Ben Sedat Çakır'ı hapise mi atmıştım?
"Birkaç sene önce hapise attın, bir adamı dövmüştü." dedi Savaş bilgi vererek, o sırada her şey aklıma gelmişti. Bir mafya babasını 1 aylığına bile hapise atan savcı diye bahsetmişlerdi benden için.
"Bu kadar yakınken nasıl bu kadar uzaktık?" diye sordum şaşkınlıkla "Baksana her şey planlı gibi, Zahir ve Halit'in dost olması. Dedemin Zahir için çalışması...Selim savcının bunları bilmesi ve benim ondan uzak tutulmam..." dedim sesim bir an incelmişti galiba ağlicaktım ama ağlamak istemiyordum "Ama neden beni babamdan ayırdılar ki?" diye sordum bu seferde gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Savaş kollarıyla hemen beni sarmaladı.
"Ağlama" dedi, boynumu öptü "Çok güçlüsün biliyorsun değil mi? onca yaşanmış şeylere bazen çok soğuk davranıyorsun ve bu beni çok etkiliyor" son dediği hoşuma gitmişti ki gülümsedim, Savaş benden ayrılarak gözlerime uzun uzun baktı "Hep gül sen, güneş gibi bakıyorsun. Hayatımı aydınlatacak senin bu gülüşlerin" yanağımdan öptü, daha fazla gülümsedim.
"Tamam" dedim tatlı bir sesle.
"Utanınca ne diyeceğini bilemiyorsun" dedi kahkaha atarak. Açıkçası güldüğü an sinirim bozulmuştu ama odanın kapısı açıldığında susmak zorunda kalmıştım. Gelen Yusuf'tu.
"Abi her şey hazır" dedi otoriter bir sesle, Savaş ayağa kalktı. Hemen ben de kalktım.
"Eyvallah" dedi Savaş sıkıntılı bir sesle. Bana baktı "Gidelim"
⚖️
Casinoya gelmiştik ama gelmeden önce Savaş bana dinleme cihazı vermişti, ben onların yanındayken babası rahat konuşamazmış ve o yüzden sadece uzaktan onlara bakmama izin verdi. Ben de zaten pek ısrar etmedim, ben onların hemen 2 masa ötesinde bekliyordum. Savaş hala gelmemişti ama amsada mânevi babası Sedat Çakır oturuyordu. Aynı Savaş'a benzer kömür gözleri ve saçları vardı.
Ve sonunda göz hizama Savaş Duman girmişti, babasına doğru yaklaştı. Sedat Çakır mânevi oğlunu görünce ayağa kalkmayı ihmal etmedi, ikisi de bir şey demeden sarıldı. İkiside masaya geçtiğinde birbirlerine bakıyorlardı.
Anlamadım gözleri mi konuşacaktı?
Söze ilk Sedat atlamıştı "Nasılsın evlat?"
"İyi diyelim, iyi olalım" dedi Savaş düz bir ifadeyle. "Gölge selamı getirtmişsin bana, sorun mu var ?"
"Konuşacak şeyler var, çok fazla olaylar oldu bu birkaç gün içinde"
"Öyle" dedi Savaş "İlk annem öldü, İnci Zahir'i öldürdü. Sinyor elimden kaçtı, saçma sapan mektuplar...ama hepsi 2 gün sonra bitecek hapise girince"
Sedat acaba korkuyor muydu oğlunun hapise gireceğine? "İnci nasıl geldi, çok özledim onu" dedi Sedat hasretle. İnci'yi kızından mı sayıyordu acaba ?
Aile bağları çok ilginçti.
Savaş ise Sedat'ın İnci'yi özlemesine bile takılmadan düz bir ifadeyle konuştu "Biliyorsun, 9 sene önce beni terk edip gitti. Zahir tutmuş onu oralarda, Salih İnci'nin yerini biliyormuş. 8 sene önce Sicilya'ya gittiğinde çocuk da yapmış" ifadesi sonlara doğru öfkelenmeye ilerlemişti "Zahir annemi öldüreceği sıra İnci geldi, Zahir'i öldürdü...Ben o an iyi değildim pek üstünde durmak istemedim. İnci ile aramda fazlasıyla mesafe var, önceki gibi değiliz."
YOU ARE READING
MAHKUMİYET
Teen Fiction"Sen yeter ki gözlerini gözlerimi kapatma, ben senin toprak gözlerine gömüldüm Savcı"