2. Beklenmedikler

202 90 288
                                    


Hayatta kalabilmek için korkusuz olmak gerekir aslında. Korkmayacaksın ki savaşabilesin fakat korkanların da ya sebepleri olur ya da yalanları. Benim sebeplerim var, ben o kadar korkuyorum ki anlatamam. Savaşırken ölmekten falan değil bir insandan korkuyorum, kendimi unutturan insandan, sorular sorduran insandan. Bana şu şekilde sorular sorduruyor "Ben kimim? Neden yaşıyorum? Kim için yaşıyorum?" Bu kişi öyle şeyler yapıyor ki bana dokunmadan, sadece sözleriyle, anlattığı korkunç hikayelerle savaşmamı engelliyor. Biraz yukarı çıkmak istiyorum ayaklarımdan çekiyor ondan yukarıda olmamı istemiyor. O dibe doğru her geçen gün daha hızlı inse bile beni yukarıda bırakmıyor yaralayarak tırmanmamı engelleyip hapsine alıyor, yaşamımı engelliyor. Sırf bunun için hâlâ aynı evde yaşıyoruz, o gidebilir ama gitmiyor çünkü beni aşağıya çekmek, yaşadıklarımı tekrar tekrar yaşamamı istiyor.

Şimdi ise sadece sözlerle canımı yakmayacak gibi duruyordu. Korkudan zangır zangır titrerken
Göz göze geldik. Bana öyle bir baktı ki o an yok olmak istedim. Keskin gözleri benim gözlerimi kesip canımı acıtırken benim gözlerimde korku, onun gözlerinde öfke vardı. Elindeki poşetleri yere bırakıp, elimdeki içi dolu çantaları çekip aldı ve konuşmadan bana daha da yakınlaştı.

Şaşkınlıkla ağzımı açmak istedim ama bu acı dolu bir çığlığa dönüştü, saçlarımı çekerek bana diz çöktürttü bu sırada ağzına geleni söylüyordu. Canım o kadar yanıyordu ki ellerim uyuşmuştu hareket edemiyor kendimi kurtarmak için çaba göstermiyordum. O sırada babam çığlığımı duyarak odaya girdi ve hızla bizi ayırdı. İlk önce bana sorgulayıcı bir bakış atsa bile anneme dönerek kavga etmeye başladılar.

Canım yanıyor her zamankinden farklı.

Dışım yanıyor ilk defa, o kadar da acımıyormuş dinebiliyormuş acısı.

İç acısı gibi değil, gün geçtikçe harlanmıyor ateşi, küllerinden yeniden ve yeniden yanmıyor geçip gidiyor ama anısı kalıyor.

Kopan saçlarım kalıyor aklımda bana bakışı kalıyor, boğazımı düğümleyen o garip his aklımda kalıyor. Hepsi kalıyor, kalacak, gitmeyecek

Gidemeyecek...

Durduğum odadan hızla çıktım beni farketmediler bile, bağırmaya devam ettiler. Odama varıp telefonumu aldım. Ayakkabılarımı giyip attım kendimi binadan. Her önüne geldiğimde camımı acıtan, ölüyor gibi hissetmemi sağlayan binadan.

Tek arkadaşım olan İdil'i arayıp yanına gitmek ve olanları anlatmak istiyordum ama aramama yanıt vermedi ben de mesaj bırakıp yürümeye başladım.

Ara sokaklardan geçerken bir bakkal gördüm, içeri girdim ilk başta giysilerim yüzünden garip baksalar da su, çakmak ve sigara paketi alıp çıktım, bir apartmanın dış merdivenlerine oturup yaktım sigaramı. O sırada İdil aradı "Alo, Ahsen ne oldu bebeğim" dedi şefkatli bir tınıyla "İdil yanıma gelir misin?" Dedim ve olduğum konumu tarif ettim.

Yaşadıklarımı gözden geçirdim. Bugün yaşadıklarımı değil hayatım boyunca yaşadıklarımı. Annem değişmişti hem de çok fazla, eskiden az da olsa severdi beni şimdi neden sevmiyordu? Ben hiçbir şey yapmamıştım.

Babam beni seviyordu, ilgi de gösteriyordu ama sanki yetmiyordu, belki ben kendime yetmiyordum. "Kendine yetmeyen birine ne kadar sevgi gösterirsen göster görmez bu çabayı" demişti birisi ama kim demişti hatırlamıyorum, çok eskidendi.

Sigaramı söndürüp yeni sigara yakarken gözyaşları aktı boğazıma doğru. İçime girip ıslattı kalbimi, yanan kalbimi, sönmedi sönemezdi zaten. Sigaradan fazla çektiğimde boğazım yandı, sudan birkaç yudum alıp düşüncelere yine daldım. O kadar daldım ki dibi gördüm bitti düşünecek şeyler, hayal dünyam iyiye çalışmazdı hiçbir zaman hayal kuramazdım. Sıkılmıştım şimdi de.

NEFESİ AVLAMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin