3. Umutsuz Gece

182 77 244
                                    

 
  Bazen birisiyle göz göze gelmek heyecanlandırır insanı, bazense dokunuşları. Gözleri heyecanlandırıyorsa saf sevgi dokunuşlarıysa yalan, ben bunu annemden öğrendim. Annem giderdi evden saatlerce, günlerce gelmezdi, geldiğinde ise hep kavga. Bu gidişlerin, kavgaların sebebini yıllar sonra öğrenmiştim, birkaç cümleyle. Babamın söylediği kalbim çarpmaya devam ettikçe hatırlayacağım o cümleler "Sen gidip tanımadığın erkeklerle yatarken senin kızın seni burada bekliyor. Annem gelsin de ailecek zaman geçirelim diye bekliyor ama sen ne yapıyorsun? Gidiyorsun ve gelmiyorsun. Benim için yapma da kızın için yap be." Bu cümleler o zaman bile boğazıma dolanmıştı. Babamın söylediği çoğu şeyi anlamamıştım ama anlamış gibiydim de. İşte annemin yaptıkları yüzünden dokunuşlar hep sahte geldi bana. Babamın gözleri ise gerçek sevgi gibi geldi, hâlâ daha geliyor.
Fakat beni bildiğimden farklı bir şey heyecanlandırıyor.

  "Ahsen merhaba ben Akın"

  "Numaranı İdil'den aldım konuşma imkanımız var mı?"

   İşte bu iki mesaj. Ben bir mesaja heyecanlanlanacağımı hiç düşünmemiştim. Tanımadığım bir insana karşı bir de.
İdil sevgilisinden her mesaj geldiğinde çok mutlu olur kendini oradan oraya atardı. Anlam veremez ve garip bulurdum ama şimdi biraz da olsa anlıyordum.
Daha yeni atmıştı mesajı biraz beklese miydim? Yoksa cevap vermeli miydim? Cevap versem ne yazacaktım?

Tüm soruları beynimden silip sakinleştim. Bu duygu değişimlerini yaşarken babam da yanımda kitap okuyordu, gayet sakin bir şekilde.
Ben şu an daha suretini, yaşını, kişiliğini bilmediğim birisi için heyecanlanmıştım burada.
Aslında İdil'e de kızmam gerekiyor bu durumda. Ne kadar hayır desem de beni takmamış numaramı birisine vermişti ama ben de içimden geçirmiştim, yani tam olarak bunu olmasa da.

Yazmaya karar verdim. Uygulamaya girip parmaklarım tuşlara dokundu ve şu cümleyi yazdı "Tabii konuşabiliriz, ne zaman senin için uygun?" Biraz keskin bir karardı tanımadığım birine buluşmak için zaman sormak. Silmeli miydim?
Ne olacaksa olsun artık, ben bildiğim yönden gideyim uyum yakalayamazsak konuşmayı keserdik, değil mi? Yazdığım mesajı korkarak gönderip telefonu direkt kapattım ve ters döndürdüm. Gözlerimi kapatıp hastaneyi dinledim. Bir bağırış sesi, bir koşturma sesi, onlarca kişinin birleşmiş konuşma sesleri geliyordu kulağıma, bir de benim beynimin içinde olan savaş sesleri. Silahla ya da bıçakla değil sözlerle savaş fazla yaralayıcı ve sarıcı. Sarıyor çünkü kendimi anlıyorum son zamanlarda bunu yapamasam da genel olarak iç sesim bana beni anlatıyor ve beni sakinleştiriyordu. Telefonumu açtım yeni bir bildirim. Akın'dan geldiğini düşünerek uygulamaya hızla girdim fakat mesaj İdil'den gelmişti "Pişt" yazmış sonra da "Kızım Akın yazdı mı?" yazarak heyecanını gösteren birkaç emoji atmıştı. Ben de İdil'e cevap olarak "Evet yazdı, benimle konuşmak istiyormuş ben de uygun zamanı sordum" yazdım. İdil anında cevapladı "Ne buluşma mı? Daha hiç konuşmadan buluşacak mısınız?" yazdı ben de ardından "Yani öyle olacak herhalde" yazdım ve telefonu kapattım.

İdil'i ne kadar sevsem de son günlerde bıkmıştım ondan. Ona karşı bunu göstermiyordum ama içten içe artık konuşmak istemiyordum.

Kalbime derin bir çizik atan ve o çiziği daha da açan

İstemeden ya da bilerek. Çizen başlattı, açan derbeder bir hale getirdi, beni tüketti. Beni mahvetti sonunda yok etti.

Telefonumu tekrardan açtım, beş mesaj vardı hepsi de İdil'den, sadece son yazdığını okudum "Seninle konuşacağız Ahsen hanım" yazmıştı. Ne anlatacaktım? İstemeyerek yaptım mı diyecektim? Bu konu beni çok geriyordu sanki beynimde bir oda vardı ve bu oda küçülüyordu. Bu odada hayallerim vardı, çocukluğum vardı ve küçülüyordu benim çok canım acıyordu ama bağıramıyorum. Sesimin çıkmamasından değil bağırmayı bilmiyorum. Bana öğretilmemişti bağırarak içindekileri atabileceğin.

NEFESİ AVLAMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin