11. Aynadaki Yansımaya

21 2 15
                                    


Özür dileyerek başlıyorum :((
Sınavlarımdan dolayı bölümün yüzüne dahi bakamadım, sonunda bitti.

Şimdi sizi çok uzun olmayan ancak hem üzülüp hem de güleceğiniz bir bölümle baş başa bırakıyorum <3

Keyifli okumalarrr

İg; sudentse

24.07.2019;

İnsanların hayatlarından göç edip toprağın altına girmesi o zamanlar onun için hiçbir şey ifade etmiyordu.

Arabanın camına başını yaslamış, dağları izlerken aralık camdan çam ağaçlarının kokusunu alabiliyordu. Saçındaki tokadan kurtulan saç telleri rüzgârla dans ederken onun aklı başka yerdeydi. O ölümü düşünüyordu; üzülmüyordu, bu insanlara garip gelebilirdi ama o ölenlere üzülmek yerine başka bir evrende yaşıyor olabileceklerini düşünüp mutlu oluyor veya yok olacaklarını var sayıp tekrardan mutlu oluyordu. Ancak kalbindeki burukluk boğazına kadar çıkıp onu tıkadığında mutluluğu hatırlamıyordu bile.

Üzülmüyordu ama düşüncelerindeki gibi de mutlu olamıyordu; hiçti, sıfır noktasındaydı.

Başını camdan ayırıp kucağına koyduğu telefonuna atılarak kulaklıklarından kulağına ulaşan müziği değiştirdi. Şarkı gitar notalarıyla başladığında bir zamanlar ne kadar gitar çalmak istediği aklına geldi, tebessüm etti.

Gözü telefonundan şoför koltuğundaki babasına kaydığında gözlerinin nemli nemli olduğunu gördü kız, ne de olsa sabahın erken saatlerinde babası ölmüştü. Kız dudaklarını serbest bıraktı; babasını öyle görmeye dayanamayıp başını eğdi gövdesine, uyuyan bir kedi gibi kendini adeta sardı. Dedesi, babasını okutmak için iki işte çalışmış kendinden ödün vererek saçını daha da ağartmıştı. Kış yaklaşırken sobalık odun kesmeye yardım etmiş kendine düşen payın bir kuruşunu bile harcamadan birikim yapmıştı, sırf babası okusun diye.

Kız içinden "Dedem beni sevmiş midir?" Diye geçirirken kulaklığını çıkartıp şarkıyı kapattı, şimdi tekerleklerin asfalt yolda çıkardığı sesle, kuşların kanat çırpışıyla ve anne babasının derin nefes alıp verişleriyle kalmıştı. Bir de rüzgârın sesiyle, çam ağacı kokan rüzgarın sesiyle hem kendini önemsiz hissederken hem de kendini oyalamaya çalışırken kapana kısılmıştı.

Öyle bir kapandı ki bu kaçmak imkansızdı. Ölüm denen şey birer hortumdu, düşündükçe yakınlaştığın, yakınlaştıkça düşündüğün şey. Ölüm.
Öyle ya insan içinde kuşku varken ölürdü, insan hissederdi başının ağrıyacağını, önlem aldıkça daha da sarardı başını; zonklatırdı.

Baş ağrısıyla uyumaya çalışanlar sabahı çıkaramazdı; ya geçmek bilmez kapanmaz ya da bir daha açılmazdı gözleri.

İnsan, insan, insan; bu varlık düşünceleriyle vardı. Düşünceler var ederdi bedenini, boşluk olan bir insan yaşayamazdı.

Aklından bunları geçiren kız başını beklemediği bir anda cama vurmasıyla çığlık attı. Babası ağır bir küfür savurduğunda annesi her zaman yaptığı gibi babasına söylendi.

"Nilüfer! Görmedin mi tavşanı? Ne yapayım, zaten kafam dolu başlama sende!" Diyen babası durdurduğu arabayı anahtarı çevirerek çalıştırıp ağzından aldığı nefesi sıkıntıyla vererek yoluna kaldığı yerden devam etti. Herkes aynı şeyi düşünürken kız başını tutup yan koltuğa arabaya binerken koyduğu suyu açıp içti. Dikiz aynasından ona bakan babası "İyi misin kızım? Acıdı mı canın?" Dediğinde onu daha da üzmemek için başını iki yana salladı, babasına baktı. Ona bakmadığını görünce "Yok baba, iyiyim" diyerek arkasına yaslanıp arabaya dolan havayı gözünü kapatarak içine çekti.

NEFESİ AVLAMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin