4. BÖLÜM

92 9 0
                                    

Eve varınca direkt odama çıktım. Pijamalarımı giyip yatağa uzandım. Bugün olanlar kafamda dönüp duruyordu. En başından gelmemeliydim buraya. Yan yatıp gözlerimi kapattım.

Yarın annemle konuşup hemen Ankara'ya dönmeliydim.

                           ~~~~~~~~~~~

Aradan kaç saat geçti bilmiyorum ama tıklatma sesi ile uyandım. Gözlerimi zorlukla açtığımda tek gördüğüm şey karanlıktı. Telefonumdan saate baktım.

04:28

Gecenin bu saatinde kim?

Bir kere daha ses gelince kapıya döndüm. Ses ordan gelmiyordu. Yavaşça etrafıma baktığımda camda bir silüet gördüm. Tam bağırmak için ağzımı açmıştım ki camdaki kişi şapkasını çıkardı.

Hızlıca cama koşup açtım. "Ne işin var senin burda? Saatin kaç olduğunu biliyor musun?"

Başını salladı. "Evet, dört buçuk." Omzuna yavaşça vurdum. "Çabuk evine git." dediğimde kendini tek hamle ile içeri soktu.

Camı ve perdeyi kapattı. Yatağımın yanındaki minik lambayı yakınca etraf loş ışık altında kalmıştı.

"Ne yapıyorsun? Evine git dedim sana." Dediklerimi görmezden gelip yatağımın kenarına oturdu. Yanına gidip kolundan tuttum.

"Daha uyumam gereken saatler var, git artık." Ben daha ne olduğunu anlamadan bir anda kendimi altında buldum.

"Bence konuşmamız gereken şeyler var, Sarışın." Birkaç saniye boyunca yüzümü izledi. Elimi kaldırıp suratına geçirdim. O üstümden kalkınca bende doğruldum.

"Benim seninle konuşacak hiçbir şeyim yok." Acı ile inleyip yüzünü tuttu. O kadar sert mi vurmuştum? Elim ağır bile değildi.

"Yalandan yapıyorsun değil mi?" Ellerini yüzünden çekip sırıttı. "Tüh, yakalandım."

"Anıl!"

Sinirlenmem hoşuna gitmiş olacak ki daha da sırıttı. "Söyle, Sarışınım."

"Bir daha Sarışınım dersen o Sarışın seni-" Bir anda ellerini bedenine sardı. "Bu kadar pis düşüncelerin olduğunu bilmiyordum."

Sinirle yerimden kalktım. "Çık git artık." Yanıma gelip ellerini omzuma koydu. "Tamam sakinleş, sadece birkaç şey deyip gideceğim. Tamam mı?"

Vay be nazik de konuşurmuş. Daha fazla uğraşmamak için başımı salladım. Omuzlarımdan yavaşça ittirip yatağıma oturttu. O da oturduktan sonra başımı ona çevirdim.

"Sen orda dedin ya... Benden uzak durun, özellikle de siz ikiniz diye." Başımı salladım devam etmesi için.

"Duramam." Dediği şey ile kaşlarım çatıldı.

"Neden peki? Seni sevmiyorum bile." Belki dediklerim onun canını yaktı.Belki  de çok üzüldü. Ama o gülümsedi.

"Ben seni, sen beni sev diye sevmedim. Seni sevdim çünkü iyi bir aşkı hak eden birisin. Özellikle de benim kendim olmam için, bende eksik olan tek şeysin. Beni tamamlayan nadide bir parçasın. Ve o parça sevilmeyi çok hak ediyor."

Doktor getirin kalbimi hissetmiyorum. Bu cümleler yüzünden diyeceğim şeyleri unutmuştum. Susup kalmıştık ikimizde şimdi. Zaten konuşmaya ne gerek vardı ki gözlerimizle bile anlaşmaya başlamıştık.

"Ya sana duygularına karşılık veremeyeceğimi söylersem?"

"Neden? Sevilmeyi hak etmeyen biri miyim? Çirkin miyim? Başarısız mıyım? Ya da karaktersiz miyim? Bana bende neyin eksik olduğunu söyle. Düzeltip öyle karşına çıkarım. Böylece beni reddetmezsin." dedi ve gülümsedi.

LOBELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin