8. BÖLÜM

60 5 2
                                    

Gördüklerimden sonra hızlıca oradan uzaklaştım. Tamam mantıklı düşün Deniz. Kızın zaten Anıl'dan hoşlandığı çok belli. Anıl'da eğer profesyonel oyuncu değilse senden hoşlanıyordu.

Peki madem niye geri çekilmemişti?

Sinirli sinirli yürürken bir anda geri sendeleyince biri ile çarpıştığımı anlamıştım. "Çok pardon, ben dalmışım da." Kafamı hafifçe kaldırdığımda sarışın bir çocuk gördüm.

Çocuk etrafa dağılan kağıtları topluyordu. Hemen bende ona yardım ettim. Çocuk kafasını kaldırıp bana baktı.

"Sorun değil, ben hallederdim." Hafifçe gülümsedim. Ne kadar çok kağıt vardı!

"Olur mu? Dikkatsizce yürüyüp sana çarpan benim."

"Bu yollardan hep kurye motoru felan geçiyor. Dikkatli yürü. Allah korusun, kaza felan olur sonra." Dediklerini dikkatlice dinleyip başımı salladım.

Kağıtlar bitince ne olduğuna baktım. "Kafe mi?" Kafamı kaldırıp çocuğa baktım. "Evet, ailem tüm işleri bırakıp böyle bir kafe açmaya karar verdi. Seni de beklerim, yani gelmek istersen tabi." Afişlerin içinden bir tane alıp geri kalanını çocuğa verdim. Güzel bir yere benziyordu.

"Gelmeye çalışacağım. Tekrardan özür dilerim."

"Hiç sorun yok. Bende dalmışım biraz.  Sana dediğim gibi dikkatlice yürü." Çocuğa gülümseyip arkamı döndüm. Birden Anıl'ı görmem ile yerimde durdum.

Anıl hızlıca yanıma gelince önce çocuğa selam verdi. "Naber, Özgür?" Çocuk genişçe gülümseyip Anıl'a sarıldı.

Ne çok kişi tanıyor bu Anıl da. Bir bitmedi bir bitmedi.

"İyidir, iş güç işte." Anıl, çocuğun elinden bir afişi aldı. "Bizimkilere de söylerim."

"Çok sağol. Gece geliyorsun değil mi? Herkes seni bekliyor bak." Anıl boğazını temizleyip yavaşça bana baktı. "Mesaj atarım sana. Hadi görüşürüz."

Anıl beni omuzlarımdan tutup ilerletti. Ellerimi kaldırıp omzumdaki ellerini ittim. "Beni dinlemen gerekiyor." Derince bir nefes alıp ona döndüm.

"Güneş'in benden hoşlandığını biliyordum. Söz vermişti bu konunun kapanacağına. Ben nereden bilebilirdim kıskançlık yapıp yanağımı öpeceğini?"

Son dediği şey ile kaşlarım çatıldı. Nasıl yani? "Seni dudağından öpmemiş miydi?" Başını yan çevirince gördüğüm hafif ruj izi ile yanağından öptüğünü anlamıştım. Ben arkasında kaldığım için dudağından öptü sanmıştım.

Ayy banane canım! Öpmüş sonuçta!

"Merak etme, ilk öpücüğüm hâlâ yerini koruyor." deyip göz kırptı. Bir anda yüzünü ellerimin arasına aldım. "Napıyorsun?" Elim ile yanağındaki ruj izini temizledikten sonra geri çekildim.
Gülümseyerek beni izliyordu.

Sonra aklıma gelen şey ile hafifçe gülümsedim. "Vay be sen ilk öpücüğünü hâlâ vermemişsin." Dediğim şey ile anında yüzündeki gülümseme silinmişti.

"Sen ilk öpücüğünü verdin mi? Neyse canım olabilir. Hem sonuçta önemli olan ilk öpücük değil son öpücük." Suratı öyle bozulmuştu ki, beni sinir etmeleri aklıma gelince daha da üstüne gittim.

"Ama yani sen sonuçta dudağını korumuşsun. Benimkilerin ilki ise çoktan gitti."

"Yaramı deşmeye mi çalışıyorsun Deniz?" diye bağırdı bir anda.

En sonunda dayanamayıp gülmeye başladım. Biraz fazla gülmüş olmalıydım ki karnıma ağrı girmişti. "Ayy karnım...  Şaka şaka. İlk öpücüğüm hâlâ yerinde. Hem olmasa da böyle bir cevap vermen hoşuma gitti." Asık suratı son dediklerimle yerini geniş bir gülümsemeye bırakmıştı.

LOBELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin