16. BÖLÜM

37 3 0
                                    

Bir haftadır evden dışarı çıkmıyordum. Çıkmakta istemiyordum. Sadece odama kapanıp düşünmek istiyordum.

Anıl'ın kapıya gelmesinin üzerinden bir hafta geçmişti. Teyzem odama çıkan merdiveni kaldırdığı için odama da gelemiyordu. Gelmesin de zaten.

Şuan saat gece ikiydi ve ben düşünmekten uyuyamıyordum. Neden yalan söylemişti? Hele ki böyle ciddi bir konu da.

Tavanıma yapıştırdığım yıldızlı ışıklarımı açtım ve onları izlemeye başladım.

Buradan gitmeme üç hafta kalmıştı normalde ama annem erken gitme burada kal dediği için bir ayım vardı. Oysaki ben son bir haftadır her şeyden, her yerden kaçıp kurtulmak istiyordum.

Gelen ses ile yavaşça yerimden doğruldum. Pencereden geliyordu. Yok artık! Daha nasıl geleceksin?

Perdemi çektiğimde hiç kimseyi göremedim. Sanırım iyice paranoyak olmuştum. Arkamı dönüp gideceğim sırada tekrar bir ses duydum.

Camı açıp aşağıya baktığımda Anıl'ın ayakta dikilmiş cama taş attığını gördüm. Beni görünce genişçe gülümsedi.

"Lütfen aşağıya gel. Sadece beş dakika. Bekliyorum kapının önünde." dedi ve kapıya doğru ilerlemeye başladı. Penceremi kapatıp yatağıma geçtim.

Şuan gidemezdim. Kalbim bu şekilde acıyorken gidemezdim.

Birkaç dakika sonra birden yağmurun sesini duyunca hızlıca pencereye koştum. Birden nereden çıkmıştı bu yağmur?

Dolaptan iki tane ceket aldım. Birini kendim giyip diğerini elime aldım ve odamdan çıktım. Ses çıkarmamaya dikkat ederek aşağı indim.

Kapının anahtarını alıp evden çıktım. Sokakta gözümü gezdirdiğimde kimseyi göremedim.

Gitmişti yani. Zaten neden beklesin ki?

Yan taraftan duyduğum ayak sesleri ile başım oraya döndü. Anıl sırılsıklam olmuş bir şekilde elleri cebinde buraya doğru yürüyordu.

Hızlıca yanına gidip büyük ceketimi ona verdim. "Bunu giy." Başını iki yana salladı. Gökyüzüne bakarak gülümsedi. "Seni bana getiren şey bu sonuçta. Onu engellemek istemiyorum."

"Giymezsen giderim." dediğim anda elimden alıp hızlıca giymişti. Ceket o kadar büyüktü ki Anıl'a bile normal olmuştu.

"Senin boyun kaç?" diye anlamsız bir soru sordum.

"192 santimetre."

Maşallah maşallah!

"Neden... Bir haftadır mesajlarıma bakmıyorsun? Neden bir haftadır senden uzağım? Neden bazı şeyleri tek başıma atlatmama sebep oldun? Hani yanımdaydın? Hani omzumu yaslayabileceğim biri vardı?"

Söyledikleri kalbime hançer gibi saplanmıştı. Başımı yere eğdim. "Neden yalan söyledin?"

"Ben sana ne zaman yalan söylemişim? Kimden ne duydun da inandın?" diye sordu.

"Annen..."

"Hangisi?"

Sorduğu soru yüzünden sesi titremişti. Başımı kaldırıp Anıl'ın yüzüne baktım. Gözleri dolmuştu.

"Şu bir hafta bana cehennem gibiydi. Ve sen en ihtiyacım olduğu zaman yanımda yoktun?"

Söylediklerine diyecek hiçbir şeyim yoktu. Haklıydı, her zaman haklıydı.

"Gerçekten beyin ameliyatı oldun mu?" diye soruverdim pat diye. Sorduğum soru ile kaşları çatıldı. Ardından bana doğru eğildi. Ceketin kapüşonlusunu başından çıkardı. Eli ile başındaki bir yeri gösterdi. Yakında geçecek olan bir dikiş izi.

LOBELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin