10. BÖLÜM

51 5 0
                                    

Deniz'den...

Aradan bir ay geçmişti. Tam bir ay. Her gün aynı geçiyordu. Anıl asla ortaya çıkmamıştı. Hiçbir haber yoktu. Neden bizimle görüşmüyordu? Neden böyle davranmıştı? Asla anlamıyordum.

Bir aydır restoranda çalışıyordum. Beş kişi çalışıyorduk. Asaf amca, ben, Gece, Okan ve Ozan... Bir aydır birbirimizle baya bir kaynaşmıştık. Güzel bir arkadaşlık kurmuştuk. Her şey iyi gidiyordu. O konu hariç.

Restoran biraz boşalınca telefonumu çıkardım. Yine günlük rutin olarak Anıl'la olan mesaj sayfasına girdim. Yine bir sürü atılan mesaj ve hiç gelmeyen bir cevap.

Siz: O ne demek?
Siz: Daha ne kadar kaçacaksın?
Siz: Neden dönmüyorsun?
Siz: Herkes seni çok özledi.
Siz: Bu şekilde ortadan kaybolduğun için sana çok kırgınım.
Siz: Geri dönsen olmaz mı?
Siz: Bugün yine sizin eve gittim. Ve yine o kapıdan kovuldum.
Siz: Asaf amca ile hep senin hakkında konuşuyoruz. Neden dönmeyi düşünmüyorsun?
Siz: En azından küçük bir mesaj atsan olmaz mı?
Siz: Niye gittin ki?

Ve daha bir sürü mesaj. Hepsini de okumuştu ama hiçbirine bir yanıt vermemişti. En azından okuyordu diye kendimi avutmaya çalışıyordum. Yanımdaki sandalyelerin çekilmesi ile başımı telefondan kaldırdım. Bizimkiler etrafıma oturmuş bana bakıyordu. Telefonumu masaya koyup onlara döndüm.

"Yine mi?" diye hayıflandı Gece. Ona başımı salladım. Asaf amca sağ olsun her şeyi ortaya dökmüştü. Bizimkilerde bu konuda dedikodu yapıyordu. Tabii canımı sıkmamak adına çok konuşmuyorlardı bu konuyu.

"Bak beni sakın yanlış anlama Deniz ama... Bir insan böyle bir anda çekip gidiyorsa ve geri döndüğünde sağlam bir cevabı olmuyorsa ne olursun affetme. Kendine yazık etme." dedi Ozan.

Aramızda en mantıklı düşünen oydu. En büyüğümüzde oydu. Mezuna kalmıştı bu sene. Kardeşi Okan ona göre daha eğlenceli bir kişiliğe sahipti. En küçüğümüz ise Gece'ydi. Deli dolu bir kızdı.

"Doğru düzgün bir mazereti olmadan gelirse affetmem zaten." dedim. Kalbim ise affet affet diye bağırıyordu sanki.

"Gelse affetmem diyorsun ama adını duyduğunda gözlerin doluyor Deniz." diye mırıldandı Gece.

İçeri giren müşteri ile kendimi toparlayıp  ayağa kalktım. Bizim yaşlarımızdaki çocuk etrafa bakmaya başladı. Gözleri en son bende durmuştu.

Beni tanıyor muydu?

Ardından bakışları yanımdaki masaya kaydı. Yavaşça ilerleyip masaya geçti. Yanına gidip ona menüyü uzattım. Eli ile reddetti.

"Ben bir limonata alabilir miyim?" Aklıma yine Anıl gelince derince bir nefes aldım. Ardından hızlıca gülümsedim.

"Tabii, başka bir isteğiniz var mı?" Çocuk başını iki yana sallayınca yanından ayrıldım. Mutfağa gidip Pınar ablaya seslendim. "Bir bardak limonata."

"Pınar dolu, ben geliyorum." diye bir bağırış duydum.

Birkaç dakika sonra Murat abi önüme limonatayı önüme koyunca yandan bir tepsi alıp limonatayı üstüne yerleştirdim.

Mutfaktan çıkıp çocuğun yanına ilerledim. Limonatayı önüne bırakıp "Afiyet olsun." dedim. Geri bizimkilerin yanına döndüğümde bir şeyler hakkında sohbet ediyorlardı.

"Ne konuşuyorsunuz böyle fısır fısır?" Gece eli ile dışarıyı gösterdi. "Şurada siyah bir araba duruyor. Camları da simsiyah bir şey görünmüyor. Garibimize gitti. " Eli ile gösterdiği yere baktım.

LOBELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin