Üzerine giydiği beyaz sıfır kolluya eşlik eden siyah kargo pantolonunu yukarı doğru çekiştirdi. Karşısında durduğu boy aynasından kendini incelerken, geriye taradığı saçlarından dolayı açık olan alnını kaşıdı. Birazdan kabul törenin olduğu yere gideceklerdi ve Jeongin fazlasıyla gergindi.
Düşünceleri ve bastırmaya çalıştığı gerginliği, kapının açılmasıyla dağılırken bakışlarını oraya çevirdi. "Hazır mısın kerata?" Changbin gayet rahat bir tavırla arkadaşının yanına gidip kolunu omzuna attı.
"Hazırım, kerata." Jeongin gülerek göz devirip onu taklit ettikten sonra, o da arkadaşı gibi yaparak kolunu omzuna attı.
Dün geceden beri kalmaya devam ettikleri kıdemlinin evindeki yatak odasından omuz omuza çıkarken Changbin, Jeongin'in düşünceli ve gergin yüz ifadesine karşılık kendine yaklaştırdı. Kolunun altındaki beden kasılmış iken rahatlatmak suretiyle omzunu sıvazlayıp pat patladı.
"Gerilme bu kadar. Biraz relax ol ya." Sav sak adımlarla salona gelmişlerdi.
Felix ve Minho oturdukları koltuktan, gelen ikiliyle ayaklanmıştı. Hâlâ hazırlanmamış, pijamasıyla duran Minho, Jeongin'in dikkatini çekmişti. Felix eşinin koluna girdi, dış kapıya doğru yürümeye başladılar.
"Efendim siz neden hazırlanmadınız? Geç kalacağız." Minho kendisine yöneltilen soruyla gülümsemeye çalıştı.
"Ben gelmeyeceğim." Kıdemlinin söylediği şeyle Changbin ve Felix'in adımları durmuş, ayakta dikilen ikiliye dönmüştü.
"Ama neden...?" Jeongin'in elinde olmadan suratı asılmış, morali bozulmuştu. Sesi kısık, kırıldığını belli eder tonda çıkmıştı. Halbuki kıdemlinin törende onu izleyip şahit olmasını çok istemiş ve heveslenmişti.
"Henüz onların yanına çıkmak için hazır hissetmiyorum kendimi." Ensesini kaşıyarak sıkıntı dolu sesli bir nefes verdi.
Liderin, eşi Jisung'un ortadan kaybolmasının nedenini birçok canlı, Minho'dan bilmişti. Onun yüzünden kaybolduğunu, ormanı terk eden liderlerinin sebebini kendisi olduğunu iddia etmişlerdi. Minho, halkın ona suçlayıcı gözlerle bakmasından rahatsız olduğu için evine kapatmıştı kendini. Nadiren çıkardı.
Gerçi uzun süredir halkın arasına girmediğinden, düşüncelerinin değişip değişmediğini bilmiyordu. Fakat tedirginliği, bilinmezliğinden daha ağır bastığı için evde kalmayı tercih ediyordu.
"Üzgünüm Jeongin, gelmeyi çok isterim ama..."
"Sorun değil." Jeongin kıdemliye hak vermeye çalıştı. Onun daha kötü hissetmemesi için yüzüne sahte olduğu belli olmayan bir gülümseme takındı.
"İyi şanslar." Minho gülümseyerek Jeongin'e sarıldı ve sırtını sıvazladı. "Sana güveniyoruz. Yapabileceğinden hiç şüphem yok." Jeongin kulağına fısıldanan sözlerle sarılışına karşılık verdi Minho'nun.
"Bende istiyorum! Changbin." Felix alt dudağını sarkıtıp kollarını eşine uzattı. Changbin kıkırdayarak eşini kolları arasına aldı ve başına sıkı bir öpücük kondurdu.
Kıdemliyle kısaca vedalaşıp yola çıkmışlardı. Jeongin yolu bilmediğinden, Changbin ve Felix çiftini arkadan takip ediyordu. Ellerini arkada birleştirmiş şekilde ormanda gözlerini gezdirerek ilerlerken karşısına çıkan ağaç dalından, tepe taklak sarkan gelincikle duraksadı.
Gelinciğin normal bir hayvan mı yoksa yeteneği olan bir hayvan mı olup olmadığına bakmak için yaklaştı. Gelincik bir anda insan formuna döndüğünde, beklemediği için korkarak ufak bir çığlık atıp geriledi. Changbin ve Felix koruma iç güdüsüyle Jeongin'e dönüp yeteneklerini kullanmak için hazır ola geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Power and War// Hyunın
RandomO ormandı, ormanın ta kendisiydi. Canlılara hayat verip yaşamalarını sağlardı. Ben ise cehennemin, ateşin ta kendisiydim. Verilen hayatları intikam ateşimde yakıp kül ederdim. Ama kaderdir ya, iki zıt ruhlarımız birbirine bağlıydı. Mpreg!